Yazılar

Bekçiliğine terfi ettiğimiz cumhuriyet

Aslolan demokrasidir. Demokrasi olmadıktan sonra cumhuriyetin bir anlamı yoktur. İran da bir cumhuriyettir. İngiltere de bir krallıktır. Birinde şeriat kuralları, diğerinde ise demokratik kurallar işlemektedir.

ALİ KENANOĞLU

Mustafa Kemal tarafından cumhuriyetin kurulacağı ilk olarak Hacı Bektaş Dergâhı’nda, dergâhın postnişini Cemalettin Çelebi’ye söylendiği rivayet edilir. O nedenle de kimileri “Cumhuriyet Hacı Bektaş Dergâhı’nda kurulmuştur” dahi diyebilmektedir. Hakikat bu mudur değil midir tartışıladursun da şimdi biz Aleviler açısından bu cumhuriyet neyi ifade etmiş ve bu cumhuriyetin Alevilere hayrı ve şerri ne olmuş ona bakalım.
Osmanlı’da ümmet olarak yaşayan Aleviler, Müslüman tebaa içerisinde kabul edilir ancak inançları gereğince de çoğunlukla sapkın inançlı kişiler olarak görülürdü. Bu sebeple de büyük çoğunlukla baskı ve zulüm altında tutulurlar, her an başlarına neyin geleceği de belirsizdir. 1800’lü yıllar Alevi-Bektaşi toplumunun görüp görebileceği tarihin en büyük zulmüyle geçmiştir. II. Mahmut dönemiyle birlikte hem Aleviler hem de Alevilik katliama uğramış, tüm Alevi-Bektaşi dergâhları-tekkeleri Alevilerin elinden alınmış, kimisi Sünni tarikatlara teslim edilirken büyük çoğunluğu da yıkıma uğratılmıştır. Alevi köylerine ve dergâhlarına cami yapılmış ve Alevi gençleri medreselerde Sünni eğitimine tabi tutularak tarihin en planlı ve kapsamlı asimilasyon politikaları uygulanmıştır. Yine bu dönemde ibadethaneleri elinden alınan Alevi inanç önderleri katledilmiştir.
Böyle bir süreci yaşayarak 20. yy’a gelen Alevi-Bektaşi toplumu açısından Osmanlı’nın yıkılışı Pir Sultan Abdal’ın “Güvendiğin padişahın, gün gelir onun da çarkı devrilir” sözleriyle müjdelenmişti zaten. Alevi-Bektaşi toplumu Pir Sultan’ın müjdelediği o yıkılışı heyecanla karşılamış, o çarkı deviren Mustafa Kemal’i de bağrına basmıştır. Çünkü Mustafa Kemal, Pir Sultan Abdal’ın müjdesini yerine getiren kişidir.

Osmanlı’nın yıkılışıyla kurulan Cumhuriyetle birlikte Aleviler yurttaş olmuşlar ve bir nebze olsa da kendilerini öncesine göre daha güvende hissetmeye başlamışlardır. Alevi dergâhında dergâhın postnişinine müjdelenen cumhuriyet, çok geçmeden gerçek yüzünü ortaya koymaya başlamış ve başta Hacı Bektaş Dergâhı olmak üzere tüm Alevi-Bektaşi dergâhları-tekkeleri-zaviyeleri yasaklanmış, kimisi de bizzat jandarma tarafından yıkılmıştır. Bu yasaklamalara ilaveten Alevi inanç önderlerinin unvanları olan pir, mürşit, dede, baba gibi unvanlar üfürükçülük, hokkabazlıkla eşdeğer görülüp yasaklanmıştır. Alevi-Bektaşilere ait vakıf ve bu vakıflara ait taşınır-taşınmaz mallara el konulmuştur. Bu yasaklamalarla birlikte Osmanlı’dan günümüze zaten yeraltı faaliyeti sürdüren Alevi-Bektaşi toplumuna Cumhuriyet de yerin altını layık görmüştür. Aleviler çok geçmeden Cumhuriyet projesinin de kendileri açısından bir yaşamsal güvence olmadığını anladılar. 1937-38’de Alevi inancına mensup Dersim halkına yönelik yapılan katliam, Cumhuriyet döneminde devlet tarafından yapılan kitlesel bir katliam olarak yaşandı. Osmanlı’nın zulmünden kurtulduğuna sevinen Aleviler bu seferde destekledikleri, gönül verdikleri Cumhuriyet tarafından yasaklara, yok sayılmalara ve katledilmeye maruz kaldı. Daha sonraki yıllarda yaşanan Maraş, Çorum, Sivas, Gazi gibi katliamların da devletin derin yüzünün eseri olduğu bilinmektedir.

Bir taraftan Aleviliği yasaklayıp bir taraftan da arada bir katliamlara maruz bırakan sistem, diğer taraftan da şeriat korkusu ile köşeye sıkıştırdığı Alevileri bu Cumhuriyete bekçi olarak tayin etmiştir.

Adına Türk laikliği dediği, içerisinde Diyanet’in, zorunlu din dersi gibi birçok dini uygulamanın olduğu bu çakma laikliği de Alevilerin kucağına vermiş ve koruyup kollamasını, gerkirse de uğruna canını vermesini istemiştir. Aksi takdirde Cumhuriyet yıkılır ve şeriat gelir korkusuyla Alevilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmiştir.

Yıl 2013’e gelindiğinde Aleviler artık bu masallara inanmamaktadır. Aleviler artık ne devrim kanunu ne laiklik ne demokratik olmayan yasakçı bir Cumhuriyetin kendileri için kurtuluş olduğunu görmektedirler. Artık Aleviler adına Türk laikliği denilen bu çakma laiklikle ve bu sahte demokrasiyle Cumhuriyetin tek başına bir anlamı olmadığını bilmektedirler. Amaç, demokratik Cumhuriyet ve özgürlükçü laikliktir. Aslolan demokrasidir. Demokrasi olmadıktan sonra cumhuriyetin bir anlamı yoktur. İran da bir cumhuriyettir. İngiltere de bir krallıktır. Birinde şeriat kuralları, diğerinde ise demokratik kurallar işlemektedir. Aleviler artık bunun farkındadırlar ve bekçilik görevini bırakıp demokratik bir cumhuriyette eşit bir yurttaş olma hedefine kilitlenmişlerdir.

 

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu