Yazılar

Askerlik ve Alevilerin geldiği nokta

Taraf Gazetesinin 4 Nisan 2012 tarihli sayısında “Her Asker Alevi doğar” başlıklı bir haber yayınlandı.[1] Başlık oldukça ilginçti ve ironi taşıyan bir başlıktı, bu başlığı neye, hangi veriye ve bilgiye karşı bir ironi olarak atıldığını merak ederek haberi okuduğumda, konunun aslında bildiğim ve ilk defa kamuoyunda benim tarafımdan bir sempozyumda [2]dile getirilen bir konu olduğunu gördüm, dahası haberde benim de görüşüm vardı. Haberi biliyordum ancak bu haberden böyle bir başlığın nasıl çıktığını merak ettim. Haberin tamamını okuyunca gerçekten bu başlığın hafif bile kaldığına kanaat getirdim.

Haber şuydu; Cem Vakfının bünyesinde oluşturulan Dedeler kurulu bir erkanname [3] hazırlamış, bu erkan namede kimlere düşkünlük cezası [4] verilmesi konusunda kurallar koymuş. Bu cezalardan birisi de “Askere gitmeyip vatani görevini yapmayanlar, Vergisini vermeyenler, kamu malına zarar verenler….” Olarak kabul edilmiş ve hazırlanan erkan nameye kural -kanun olarak yazılmış.

Biz bu durumu eleştirirken Cem Vakfının Dedeler kurulu Başkanı Ali Yüce; Askerliğin bir ibadet olduğunu, söylerken Cem Vakfı Başkanı İzzetin Doğan ise askerliğin dini bir görev olduğunu belirtirken “Her Alevi askerliğini yapmak zorundadır. Vicdani ret, Alevi toplumunda hoş görülmez, düşkünlük nedeni sayılır” demektedir. [5]

İşte tam da bu görüşleri okuyunca bu başlığın bu görüşler karşısında hafif kaldığını düşündüm. Bu insanların inancı bilmemesi, gelenekten görenekten bi haber olmamaları Alevi tarihinden habersiz olmaları düşünülemez. Karşımızda iki yetkin insan bulunmaktadır. İki Dede ve iki eğitimli insan.  Kendilerini çağdaş, Demokrat, ilerici, Aydın sınıflandırması içerisinde tutan bu değerli şahsiyetlerin ve Uluslar arası Hukuk profesörü kimliğine de sahip olan bu değerli Alevi büyüğünün  “vicdani ret” hakkının uluslar arası arenada bir insanlık hakkı olmadığını bilmemesi de düşünülemez. Ama bütün bunları söylemenin bir karşılığı olmalıdır. Öyleyse bu sözler neye tekabül etmektedir?

Bunu irdeleyeceğiz ancak öncelikle Askere gitmeyenlerin, vergisini vermeyenlere düşkünlük cezası verilmesi konusunda inançsal açıdan değinmek gerekmektedir.

Alevi – Bektaşi tarihinde hiçbir zaman savaş koşullarında dahi böyle bir uygulamanın yapıldığına dair bir belge, bilgi, söylence yoktur. Ne Çaldıran savaşı döneminde, ne celali isyanları döneminde ne de Alevi – Bektaşilerin topyekun destek verdikleri Kurtuluş Savaşı döneminde kesinlikle askere gitmeyenlere, hatta kaçanlara yönelik böyle bir uygulama söz konusu değildir.

Kaldı ki askerlik bir savaş eğitimidir. Öldürme, cana kıyma, katletme eğitimidir. Bu eğitimi ret etmek Canı kutsal sayan Avcıları dahi cemlerine almayan bir öğretiye oldukça uygundur. Bu asker ki Alevileri her zaman potansiyel tehlike görmüş, Dersim katliamında çoluk çocuk demeden vahşetin en gaddarını Alevi inancına mensup insanlara hatta “bu Kızılbaşları öldürmek sevaptır” söylemiyle katleden bir Askeri yapılanmanın silahlı eri olmayı ret etmek mi düşkünlük olacak.  Maraş’ta, Çorum’da, kadınlarımız, dedelerimiz katledilirken, inanılmaz işkencelere maruz kalırken katliamı yapan Yezit’leri koruyan, onları durdurmayıp seyirci kalan Orduya askerlik yapmayı ret etmek mi düşkünlük sayılacak. Yoksa Sivas’ta Madımak önünde “yak olan yak” diye bağıran güruhun yaptıklarına seyirci kalıp havaya kurşun sıkmayı bile çok gören zihniyetin askeri olmayı ret etmek mi düşkünlük olacaktır. 12 Eylül döneminde Alevi Köyleri için bunlar Dinsiz teröristler deyip bunları adam etmek için Cami yapma talimatı veren, Dedeliği engelleyen, Cemleri basıp toplantı e yürüyüş kanununa muhalefetten Dedeleri yargılayan Cuntacıların askeri olmayı ret etmek düşkünlük sayılacaktır.

Askerde Şehit olan canlarımızın cenaze törenlerini Cemevinde yapmayı ret eden ve alıp camiye götüren bu Asker değimlidir. Bir taraftan Laiklik edebiyatı yapıp diğer taraftan kışlalara Cami ve Mescit yapıp askeri kışlada inanç ayrımcılığı yapan bu asker değimlidir. İktidarda olduğu dönemde, ülkeyi tamamen sivillerden teslim aldığı dönemde Alevi Köylerine zorla cami yaptıran, Dedeleri cem yapıyor diye DGM lere toplayan bu asker değil midir. Alevi toplumu aklını başına devşirmeli ve neye hizmet ettiğini iyi bilmelidir. Tabi ki yurdumuz bir işgale uğradığında herkesten önce biz Aleviler koşar ve yurdumuzu savunuruz, geçmişte hep savunduğumuz gibi. Alevi inancında Askere gitmeyin gibi bir telkin olmadığı gibi Askere gidin aksi halde düşkün olursunuz diyen bir erkan da yoktur.

Askerlik ibadettir, Askerlik dini bir görevdir diyenlere sormak lazımdır. Bunu kim demiştir. Hangi Alevi pirinin böyle bir sözü vardır. Hünkar Hace Bektaş Veli’mi demiştir. Pir Sultan Abdal mı, Hubyar Sultan mı, Kul Himmet mi, Kalender Çelebi mi, Balım Sultan mı, Kalender Çelebi mi, Şah Hatayi mi, Hamdullah Çelebi mi hangisi, ve diğer pirlerimizden, mürşitlerimizden hangisi. Buna verebilecek hiçbir örneğiniz ve cevabınız yoktur. Çünkü dememişlerdir. Bunu siz diyorsunuz. Bunu Aleviliği yeni dünya düzeninde köklerinden, inancından, öğretisinden, felsefesinden koparıp yeni bir Alevilik oluşturmak isteyen sizler diyorsunuz.

Bu söylem Alevilikte yeni bir bilinç oluşturma söylemidir. Bunun artık yazıya ve inancın bir kuralı haline getirilme dönemidir. Bu dönemin başlangıcı 12 Eylül sonrası ve etkin uygulama dönemi ise 2 Temmuz 1993 Madımak Katliamı sonrasıdır. Aleviliğin başka bir boyuta taşınmaya çalışıldığı, köklerinden uzaklaştırılıp, bilinç değişikliğine uğratılmaya çalışıldığı dönemdir. Aleviler öz Türk dür Kürt den Alevi olmaz denilmeye ve buna yönelik çalışmaların, talimatla ve maddi destekle kitapların yazılmaya başlandığı dönemdir. Aleviliğin İslam ın özü olduğu Kuran- natık diyen Telli Kuran diyen Alevi toplumuna Kuran’da bizim Namaz da bizim, Dinimiz bir Peygamberimiz bir söylemlerinin yoğunlaştığı ve adeta Alevi öğretisinin temeli haline getirilmeye çalışıldığı dönemin başlangıcıdır. Tarihinde hiç önüne arkasına başka bir ek almayan Aleviliğin ekler takınmaya ve “Alevi İslam “ tabirinin kullanılmaya başladığı dönemdir.

Devlet desteğiyle hatta talimatıyla kurulan bu Alevi Kurumları [6] Alevi cephesinden Devletin derin yapısını savunmaya ve Devletin diliyle Devlet Aleviliği oluşturmaya başlamıştır. Bu kurumlara verilen görev bellidir. Bunlar yeni bir Alevilik süreci başlatmış, Cemleri istiklal marşlarıyla açmaya, Maraş, Çorum katilleri ile ve/veya o katil zihniyetin temsilcilerini cemde baş köşeye oturtmaya başlamışlardır. Devletin örtülü ödeneklerinden aldıkları para desteğiyle güçlenen, medya aracılığıyla en üst temsili yet konumuna oturtulan bu kişiler geniş Alevi kitlelerini de etkilemiştir. İzledikleri Televizyonlarla ve okudukları magazinsel basınla yönünü belirleyen bir nesil bunların etkisiyle “ırkçı” Kürt düşmanı bir yapıya kavuşmuştur.

Şehitlerinin önünde yürüyemenler o toplumun önerdi, lideri olamazlar

Devleti pir makamına oturtan bu anlayışın Askerliğe, Vergiye bakış açısının başka türlü olması da imkansızdır. Sivas Madımak katliamı yıldönümlerinde Sivas’ta yaşayan Alevi vatandaşları kentin dışına pikniğe ve başka yerlere taşıyan ve bunları o gün o kentten uzaklaştıran zihniyettir bu zihniyetidir.[7]

Gazi katliamında yaşamını yitiren ve Faşist Derin Devlet  yapısını tek kurşunuyla öldürülen vatandaşlarımızın cenazelerinde yer alamayanlar, onların anmalarında bulunamayanlar, Sivas’ta Madımak katliamında yaşamını yitirenlerin anısına ve mücadelesine saygı duymayanlar. Bir defa olsun yıldönümlerinde Madımak önüne gidemeyenler bu topluma önderlik edemezler.  Pir Sultan Abdal’ın deyimiyle gücünü tarihi sürecinden, misyonundan, öğretisinden, inancın dan almayanların dayandığı, güvendiği devletin “bir gün gelir çarkı kırılır” o çark kırıldığı zaman bunların yaptıkları da gün yüzüne çıkar. Tabi olan yine Alevi halkına olacaktır.

 

Aleviler kendi bakış açısını gözden geçirmek zorundadır ([8])

Devletin oluşturduğu bu kurumların görevlerini yerine getirmesi neticesinde bilinç bulanıklığına uğrayan Alevi inancına mensup insanlarımız Cumhuriyet Mitinglerini akın akın doldurarak “Türkiye Laiktir Laik kalacak” sloganlarını atıp, bu Laikliğin bekçiliğini üstlendiler. Her kesim kendi bakış açısını ve projesini ortaya koyarken; Alevi kurumlarının Başkanları; bin bir zorlukla elde edilen toplumsal kazanımları potansiyel milletvekili adaylığı derdine düşerek beceriksizlerinden kaynaklı kişisel başarısızlıklarına kurban ettiler. Bunun sonucu olarak da Alevi toplumu bu süreçte tüm diğer kesimlerin aksine, siyasi bir kuyruk olmaktan öteye gidememektedir. Alevilerin bir kesiminin yöneticileri kişisel siyasi ikballerine yenilirken diğer kesimi ise ikbalini “bekçiliğe” adamıştır.  “Cumhuriyetin Bekçileri”  başlığını sloganda bırakmayıp, kurdukları Alevi Televizyonlarının program başlığı haline getirmişlerdir. [9] Bir taraftan Demokratik Alevi Hareketi olarak tanımlanan kesimi “siyasi” olarak nitelendirirken diğer taraftan kendilerinin kuruluşunun Süleyman Demirel’in talimatıyla olduğu yönündeki ciddi iddialara ve tanık gösterilmelere karşı seslerini çıkartmamaktadırlar.[10] Her seçimde doğrudan Siyasi Parti ismi telaffuz etmelerini gayet normal olarak görme çelişkisi yaşamaktadırlar. Bu Bekçiliği öylesine benimseyenler bununla da yetinmeyip “Her Alevi Asker Doğar” gibi bir başlığın altını dolduracak açıklamalar yapmışlardır.[11] Askerliğin Dini bir görev olduğunu söyleyip, askere gitmeyenlerin “düşkün” lükle cezalandırılmaları gerektiği konusunda “erkan nameler” yazabilmektedirler.[12]

Aleviler “kuyruk ve bekçi” olmaktan vazgeçip kendi doğrularını, kendi kaygılarını ve kendi projelerini üretmediği sürece, kendilerine verilene, lütfedilene veya verilmeyene razı olmak durumundadırlar. Bir taraf olarak masaya oturmaya hakları olmayacaktır.

Ali KENANOĞLU

Zülfikar Dergisi – 25.02.2012

 

[1] Taraf Gazetesi (http://taraf.com.tr/haber/her-alevi-asker-dogar.htm)

[2] Anayasayı Beklerken Aleviler Sempozyumu 7-8 Ocak Bilgi Üniversitesi Dolapdere

[3] Alevi inanç ibadet esas ve uygulamalarını belirten yol kitapları

[4] Alevi yolunda uygulanan ceza yöntemi – inanç, örf hukuku

[5] Adı geçen haber

[6] http://www.gencaleviler.com/forum/cem_vakfini_devlet_kurdurttu-t21525.html?s=5b794d458b40862ae4fafd44fe850a78&

 

[7] Sivas Cem Vakfı Şubesi geçmiş yıllarda bu uygulamayı yapmıştır.

[8] Tiroj dergisine yazdığım makaleden alıntı (Ali Kenanoğlu)

[9] http://tr.wikipedia.org/wiki/Cem_TV

[10] http://www.gencaleviler.com/forum/cem_vakfini_devlet_kurdurttu-t21525.html?s=5b794d458b40862ae4fafd44fe850a78&

[11] http://taraf.com.tr/haber/her-alevi-asker-dogar.htm

[12] http://www.aleviislamdinhizmetleri.com/nikah_erkani.asp

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu