Yazılar

Madımak soruşturmasına neden güvenmiyoruz?

Madımak soruşturmasına neden güvenmiyoruz?

Cumhurbaşkanı’nın Sivas Madımak katliamının incelenmesi için DDK’yı görevlendirmesinin ardından birçok Alevi Kurumu, kişisi, katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları, aydın, sanatçı, siyasetçi bu incelemeye güvenmediklerini ve inanmadıklarını beyan ettiler. Peki, “Neden güvenmiyoruz”un cevabını son iki yıl içinde yaşanan bazı olayları sıralayarak görelim.

30 Mayıs 2011: Hükümete yakınlığı ile bilinen Sabah gazetesi “Madımak’ta dört PKK’lı” başlığıyla katliamı PKK’ya bağladı. (O kişilerin o tarihlerde bölgede görev yapan muhabirler olduğu DİHA tarafından açıklandı.)

30 Haziran 2011: Sivas Katliamının yaşandığı Madımak Oteli, kültür merkezine dönüştürülürken, katletmek amacıyla otele giren iki kişinin adı, katledilen 35 kişinin isimleriyle aynı panoya birlikte yazıldı.

2 Temmuz 2011: 19 yıldır kitlesel olarak yapılan ‘’ Sivas Madımak Katliamı ‘’ anmasına müsaade edilmedi, ailelere ve kitleye biber gazı sıkıldı. Tertip komitesine dava açıldı.

12 Temmuz 2011: Bir türlü bulunamayan(!) Sivas Madımak Katliamının 1.numaralı sanığı Cafer Erçakmak’ın Sivas merkezde yaşadığı ve evinde öldüğü ortaya çıktı.

12 Kasım 2011: Sivas Madımak katliamının firari mahkûmu Vahit Kaynar, Polonya’da yakalandı ve 55 000.-TL kefaletle serbest bırakıldı. T.C Devleti iadesini sağlayamadı (!)

13 Mart 2012: Sivas Madımak Katliamı davasının yakalanamayan sanıkları açısından dava “insanlığa karşı işlenmiş suç olarak görülmediğinden” zaman aşımı nedeniyle düşürüldü.

13 Mart 2012: Recep Tayyip Erdoğan: “Sivas’a gittiğimde birçok kez 18 yaşında, 19 yaşında, 15 yaşındaki kız çocukları babalarının hiçbir taksiratı olmadığı halde idama mahkûm oldukları için hüngür hüngür ağlıyorlar” dedi.

13 Mart 2012: Sivas Madımak Katliamı davasının zamanaşımı kararı için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın değerlendirmesi; “Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun”

28 Mart 2012: Sivas Madımak Katliamının yeniden soruşturulması için önce Erzurum Özel Yetkili Savcısı görevlendirildi, sonra dosya Malatya Özel Yetkili Savcısına gönderildi.

14 Mayıs 2012: Katliamda katledilen Gülsüm Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa aileler adına Cumhurbaşkanından randevu talebinde bulundu, yanıt alamadı.

2 Temmuz 2012: Sivas Madımak Katliamı zanlılarının kırmızı bültenle arandıkları süreçte askerlik yaptıkları, evlendikleri, ehliyet aldıkları ama bulunamadıkları ortaya çıktı.

2 Temmuz 2012: Sivas Madımak Katliamının gerçekleştiği bina önüne kitlenin ulaşmasına izin verilmedi, kitlenin direnmesiyle alana girildi ama ailelerin dahi kültür merkezi olarak düzenlenen binaya girmesine izin verilmedi, tertip komitesine dava açıldı.

25 Temmuz 2012: Malum gazete Yeni Akit, Madımak’ta katledilenlerin yanarak değil kurşunla öldürüldüğünü “19 Yıllık Yalan” diye yazdı ve fotoğraf yayınladı (Yayınlanan fotoğrafta kurşun izi diye verilenin kolye olduğu ortaya çıktı)
Sivas katliamında yaşamını yitirenlerin ailelerinin de içinde bulunduğu Toplumsal Bellek Platformu Cumhurbaşkanı Adullah Gül’den randevu istedi ama kabul edilmedi.

23 Ekim 2012: Sivas Madımak Katliamında katledilen Gülsüm Karababa’nın ağabeyi Hüseyin Karababa aileler adına tekrar randevu istedi, Cumhurbaşkanlığı makamından “Sivas Valiliği ile görüşün” cevabı verildi.

30 Kasım 2012: Yıllarca 2 Temmuz’da anma yapmaya gidenlere, ‘gelmeyin’ diyerek küfür ve hakaret eden (bkz. Sivas yerel gazeteleri) 114 Sivil Toplum Kuruluşunun talebi üzerine Cumhurbaşkanınca Sivas Madımak olaylarını (!) incelemek üzere DDK’yı görevlendirildi.

Kuşkumuz o ki; DDK incelemesi ve Malatya Özel Yetkili Savcılığının da soruşturmasının amacı, içerde yatan mahkûmları kurtarmak, o gün “yak ulan yak” diye bağıran Sivaslı göstericileri ve yakanları, alkışlayanları masum ilan etmek ve böylelikle kara bir lekeden kurtulup aklanıp paklanmayı hesap etmektir. İki yıldır yaptıklarınız yapacaklarınıza ipucudur.

Evrensel Gazetesi /  07 Aralık 2012

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu