Konuşmalar

Kenanoğlu: AYM tarafından iptal edilmiş bir yasa Meclis’e tekrardan getirilemez! | #ZeytinimeDokunma

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını ve limanların özelleştirme sürelerinin ihalesiz olarak 49 yıla kadar uzatılmasını amaçlayan torba yasa teklifinin komisyon görüşmelerinde konuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda 2023 yılı bütçe görüşmeleri devam ederken torba yasa teklifi görüşmelerinin yapılmasının doğru olmadığını belirten Kenanoğlu, daha önce yargı tarafından iptal edilen maddelerin yeniden Meclis’e getirilmesine tepki gösterdi.

Konuşma videosu ve tutanak metni aşağıda yer almaktadır.


14.12.2022 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU

Konuşmacı: ALİ KENANOĞLU Seçim Çevresi: İSTANBUL

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, Sayın Başkan, şimdi, bir taraftan bütçe görüşmeleri sürüyor. Bütçe, Mecliste aslında ülkenin bir yılının muhasebe edildiği bir dönemdir. Biraz önce saydım, şu an burada, 51 milletvekili var yani 51 milletvekili bütçe görüşmelerinde yer alamıyor şu anda. Yani esasen, teamülen -yani hukuken olabilir ama- bütçe görüşmeleri yapılırken başka iş yapmaz Meclis yani komisyonları toplamaz, diğer kanunları görüşmez. Buna kanun engel olmasa dahi genel olarak bu şekilde işler ve tümüyle tüm milletvekilleri bütçe görüşmelerinde bulunurlar, dinlerler, bir yılın muhasebesi yapılır, önümüzdeki bir yılın planlaması yapılır; o nedenle de bütçe görüşmeleri hem kamuoyu açısından hem de milletvekilleri açısından önemli bir süreçtir.

Şimdi, biz, bütçe görüşmeleri yapılırken, hâlihazırda Genel Kurulda bütçe görüşülürken 51 milletvekili şu anda burada, bu Komisyonda bu kanunla ilgili toplanmış bulunuyoruz. Dolayısıyla, işin bir kere teamüllere uygunluğu da yok yani her şeyden önce. Diğer taraftan, şunu söyleyeyim: Tali komisyonlar çağırılmış yani yazı gönderilmiş, tali komisyonlardan gelen cevaplara baktım, Sağlık Komisyonunun cevabında “Zamanımız olmadığı için toplanamıyoruz.” diyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Komisyon Başkanı yazıyor.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, Komisyon Başkanı yazıyor yani Komisyonun haberi var mı, onu bilmiyoruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Komisyon üyelerinin haberi yok hiçbirinin.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sağlık Komisyonunun görüş yazısını söyler misiniz?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şu anda…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bize bilgi dahi vermeden bizim adımıza karar veriliyor.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ – Arkadaşlar, müsaade edin, müsaade edin, konuşma var, lütfen…

Ali Bey, devam edin.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, Sağlık Komisyonu üyelerinin haberi dahi olmadan Sağlık Komisyonu Başkanı zamanlarının olmadığını ve toplanamayacaklarını söylüyorlar. Niye zamanları yok? Doğru, haklılar çünkü şu anda bütçe görüşmeleri yapılıyor ve bütçe görüşmeleri yapılırken Sağlık Komisyonu da toplanamaz çünkü orada ilgili maddeler var, bütçe görüşmesi sürüyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ama burası niye toplanıyor?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Dolayısıyla, şu anda, esasen tali komisyonlar da toplanıp bu konuyla ilgili görüş bildirmesi gerekirken biz, tali komisyonlar toplanmadan, onlardan cevaplar da gelmeden burada toplanmışız kanun çıkarmaya çalışıyoruz.

Şimdi, bu kanun, bize gelen kanun… Ya, şöyle yapılmış, 31/12/2022’den önce yani yeni yıla gireceğiz ve önümüzdeki hafta Meclisin son çalışma haftası. Şimdi son haftada ne kadar kanun gerekliyse iktidara -ve yandaşlarına daha doğrusu- ne kadar kanun gerekliyse hepsini buraya toplamışlar, getirmişler bizim önümüze “Hadi bunu çıkarın.” diyorlar yani.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çuvala koymuşlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, bakıyorsunuz, bizimle…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İki hafta var, son çalışma haftası değil.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Son haftada çalışılmayacağını biliyoruz Başkan, hep öyle yapılıyor; teamülleri biz biliyoruz.

Şimdi, burada, 12 maddenin 6’sının bizimle alakası yok, Komisyon olarak da bizimle alakası yok, Bakanlık olarak da bizimle alakası yok ve hakikaten bizim uzmanlık alanımız dışındaki konular bir taraftan da. Yani her birimiz bu konuların uzmanı oluruz, olmayız; ayrı bir tartışma ama bulunmuş olduğumuz Komisyondaki birtakım mevzulara hâkimiz, en azından üzerinde çalışmalar yürütüyoruz fakat hiç alakası olmayan birçok komisyondaki maddelerin tamamı apar topar toplanmış, süresi bitmek üzere olan ne kadar kanun varsa 31/12’den önce çıkarmak için bizim önümüze gelmiş.

İşin diğer tarafı da var, acaba Komisyon çalışırken de madde sokulacak mı, onu bilmiyoruz ya da Genel Kurulda görüşülürken başka ihtiyaç var mı; bunu duyan şirketler “Ya, bizi de unutmuşsunuz, bizi de sokun.” diyecekler mi onu bilmiyoruz, onu da göreceğiz hep beraber.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Akıllarına iş düşürme.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Acaba başka hangi şirketlerin talebi gelecek ve o şirketlerin talebi doğrultusunda buraya madde ilave edilecek, onları da Komisyon sürecinde ve bundan sonraki Genel Kurul sürecinde göreceğiz.

Şimdi, biz, Komisyon olarak oturduğumuz yerden bir yasa yapıyoruz; oturuyoruz, bürokratları topluyoruz, şirketlerden gelen talep üzerine -yani “biz” derken Komisyonun iktidar kanadından bahsediyorum- burada bir kanun yapılıyor. Bu kanunun, yaşamını tümüyle etkileyecek olan insanlar var. Yani biz burada bir kanun yapmışız… Hakikaten ben zeytincilik yapmam, zeytin işiyle uğraşmam, sadece zeytini severim ve zeytin yerim yani en çok sevdiğim üründür.

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ – Zeytinyağı da iyi olur Ali Bey.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Zeytinyağı evet, zeytinyağı ve zeytin. Sabun da kullanırım, zeytinyağı sabunu, onu da söyleyeyim ve Ege’den alırım ben bu zeytinleri, buradan değil. Giderim Ege’nin köylülerine, Balıkesir’in köylülerine -orada önceden belediye eş başkanlık adaylığım da vardı, bilirsiniz, oradan kaynaklı olarak- orada tanışırım köylülerle, ihtiyaçlarımı da oradan karşılarım, getiririm ya da isterim.

Şimdi, dolayısıyla, bizim zeytinle ve zeytinyağıyla ilişkimiz sadece onu yemek üzerine fakat bütün yaşam alanlarıyla bunu hisseden, çoluğunun çocuğunun geleceği, bütün ailesinin geleceği açısından bunu iliklerine kadar hisseden insanlar var, bu insanlar nerede? Bu insanlar kapının önündeydi, Meclisin kapısının önündeydi sabahleyin. Saat onda seslerini duyurabilmek için, itiraz edebilmek için saat onda Meclisin önüne geldiler. Bir güvenlik bariyeri, bir polis yığını, barikatlar kurulmuş, daha buraya gelemediler yani Meclisin önüne dahi gelemediler. Kendileri Ankara’nın girişinde çevrilmişler “Gidemezsiniz, bize size Ulus’ta bir yer ayarladık, orayı bariyerle de kapattık, ondan sonra siz orada açıklama yapabilirsiniz.”

BAŞKAN ZİYA ALTUNYALDIZ – Ali Bey, temsilcilerini aldık ya.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Geleceğim oraya da.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Süreci anlatıyor Başkan, süreci.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, doğru, süreci anlatıyorum.

Kanun Mecliste görüşülüyor dolayısıyla o insanlar seslerini, sözlerini Meclisin önünde milletvekillerine duyurmak istiyorlar ama hiçbir şekilde alınmadılar. Komik tarafı ne biliyor musunuz, Emniyet müdürünün birisi yanıma geldi “Ya, vekilim bize yardımcı ol.” diye, tamam olalım dedik ya, niye olmayalım. Ne oldu? “Ya, karşıt bir grup var, onlar da gösteri için buraya geliyorlar.”

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Zeytin karşıtları.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, evet yani zeytin yasasını destekleyen bir grup varmış. Onlar da…

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Komisyona geliyormuş Komisyona, burayı söylüyorlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ha, Komisyonu söylüyor olabilir acaba komisyon üyelerine mi gösteri yapacaktı. “Ya, buraya gelecekler, onlar da gösteri yapacaklar, karşılıklı bir çatışma olmasın, biz bunu engellemek için yapıyoruz, siz bu konuda bize yardımcı olun.” Ya, siz dalga mı geçiyorsunuz dedim. Ya, bu 3 tane şirketin istediği bir yasa yani 3 tane şirketin istediği bir yasa yani şirketler burada gösteri mi yapacaklar, eğer yapabiliyorlarsa buyursun gelsinler dedim. Keşke onlarda gösteri yapsa, anlasak ne istiyorlar, talepleri ne, ne söyleyecekler bu topluma, kamuoyuna ne söyleyecekler, keşke gelse onlar da demokratik hakkını kullansa. Biz asla bunu engellemeyiz, asla da bir çatışmaya girmeyiz. Onlar da sözünü söyler, bizim arkadaşlarımız köylüler yani zeytinine, zeytinlik alanlarına sahip çıkan köylüler de sözünü söyler dedik. Ya, samimiyetsiz, tümüyle köylülerin bu talebini engellemek üzerine kurulu bir dizi yalana artık bürokrasinin tamamı alıştırılmış, Emniyet teşkilatı bu yalan içerisinde oradaki insanları dağıtmaya çalıştılar, bu çirkinlikleri yaşadık. “Ancak temsilcileri” deniliyor, 3’tü bir arkadaşa daha rica edildi, sanırım 4 köylü alındı, bir tanesini daha sonradan aldırdık. Şimdi, burada ciddi bir şekilde yani esas bunun üreticilerine karşı bir zulüm yapılıyor arkadaşlar. Yani yaşamlarını etkileyen, esas hayatlarını zeytinin üzerinden, zeytin ağaçları üzerinden kazanan insanları hiçbir şekilde hesaba katmadan, onları dikkate almadan bir zulüm içerisinde.

Şimdi, diğer taraftan, bu yasayı ilgilendiren diğer maddelerde sendikalar var. Şimdi, öbür komisyon salonunda şöyle komik bir şey yaşadık ya: Ya, bürokratlar kalkmıyorlar, esas yasanın muhatabı olan sendika başkanları kaldırıldı yerlerinden. Şimdi, milletvekilleri ayakta, oturamıyor, bir sendika başkanı oturmuş, o kaldırıldı, bürokratlar hiç duymuyorlar bile.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Tapulamışlar ya, tapulamışlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Yani ülkeyi çevirdiğimiz hâl bu. Yani bürokratın oradaki görevi nedir? Bürokrat kendisine bu konuyla ilgili bir soru sorulduğu zaman mikrofonun karşısına geçip oradaki durumunu izah edecek, soruya cevap verecek. Bürokratın görevi buradaki milletvekillerine, Komisyona yardımcı olmak yani bizim bir sorumuz varsa, bizim yasanın ilgili maddesiyle ilgili anlamadığımız bir husus varsa bürokrat onu aydınlatmak için burada var.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Cevap vermek için.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Buna cevap vermek için var, bizim sorularımıza cevap vermek için var ama biz Komisyonda bürokratları yerinden oynatamadık ya. Komisyon Başkanı dahi kaldıramadı yani bürokratlar kendini ülkenin sahibi olarak görüyorlar. Polis kendisini bu ülkenin sahibi olarak görüyor. Ya, biz hikâye, bu milletvekilleri falan hikâye “Siz gelip geçicisiniz, biz buradayız.” diyorlar yani. Şimdi, bu Meclise, seçilmişliğe bütünüyle hakarettir yani. Bürokratların bu tavrını kınadığımı belirtmek istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, kanunun yasalara aykırılığını arkadaşlar da anlattılar. Çok net bir şekilde 3 tane maddesi mahkemeden geri dönmüş; birisi Anayasa Mahkemesi, 2 tanesi idare mahkemesinden geri dönmüş. 1’inci madde, 2’nci madde, 11’inci madde. Bu maddeler mahkeme tarafından -birisi Anayasa Mahkemesi- iptal edilmiş yasalar, geri dönmüş yasalar. Şimdi, size şöyle bir şey yapıyorsunuz: Yani Anayasa’ya aykırı olduğu çok açık olduğu hâlde, en başta Anayasa’ya aykırı yönetmelik çıkamayacağı hâlde, yasalara aykırı yönetmelik çıkamayacağı hâlde bu 1’inci madde, zeytinle ilgili madde yönetmelik olarak çıkartıldı ya, böyle bir şey olabilir mi ya? Biz de tam o esnada -ben hatırlıyorum- bu tür madenlerle ilgili tartışmalar yürütüyorduk, Genel Kurulda konuşma yapıyordum. Konuşmaya çıkmadan önce öğrendik, dedik ya, bir madde çıkmış. Ne olmuş? Zeytinlikler, madenlerin kullanımına açılmış. Yani bunu yönetmelikle… Peki ne yapıyorlar? Alıştırma taktiği. Ha, biz önce bir yönetmelik çıkaralım, itiraz eden olursa mahkeme itiraz eder, sonra kanunu getiririz, oradan Anayasa Mahkemesine gider, oradan da itiraz… Ya, böyle bir saçmalık olur mu ya? Ya, biz bu ülkede yasama organıyız, kanun yapmakla görevliyiz bir bütün olarak, milletvekilleri olarak. Yapacağımız kanunlar bu ülkenin Anayasa’sına uygun olmayacak mı ya? Bu ülkenin Anayasa’sına aykırı kanun mu yapacağız biz? Ve şöyle söylüyor iktidar kanadı: “Biz yasayı çıkartalım, siz gidin Anayasa Mahkemesine itiraz edin. Zaten Anayasa’ya aykırıysa Anayasa Mahkemesi iptal eder.” Ya, böyle bir saçmalık olur mu, böyle bir durum olabilir mi? Yani Anayasa’ya aykırı olduğunu bildiğin bir maddeyi niye burada biz kanun olarak çıkarıp tekrar bunu Anayasa Mahkemesine götürüp o süreçleri geçiriyoruz ki yani, niye? Çünkü bazen o esnada işler başlamış oluyor. Yani ağaçlar kesilmiş oluyor, biz buna çok tanık olduk. Yani daha idare mahkemesi karar vermeden ağaçların kesildiğini, tırpanlandığını, bütün ağaçların yerle bir edildiğini, zeytinliklerin tahrip edildiğine de tanık olduk. Dolayısıyla, böyle yasaların arkasından dolanan ve bir bütün olarak şirketlerin istediği şekliyle yasa çıkartacak ya da yasanın arkasında donacak yol ve yöntemler uyguluyorsunuz. Bu kabul edilecek bir şey değildir. Yani bir yasa, Anayasa’ya aykırıysa o kanun olarak getirilmez. Ya, iptal edilmiş daha bunun tartışması dahi yok yani, iptal edilmiş; iptal edildiği hâlde tekrar buraya getiriliyor ve deniliyor ki “Bu yasa bir daha görülsün, şansımızı bir daha deneyelim bakalım.” Aynısı limanlarla ilgili… Yani iptal edilmiş Anayasa Mahkemesi tarafından ve işte, orda bir iki madde değişiklik yapılmış. Neymiş? “İhale sürecindeki rakamlar belli değilmiş, Anayasa Mahkemesi onun için iptal etmiş, şimdi iki seçenekli rakam belirleniyormuş.” Ya, bu da yasanın arkasından dolanmak demektir. Çünkü Anayasa Mahkemesi iptal ederken sadece bundan bahsetmiyor ki. Kamu yararından bahsediyor yani eşitlikten bahsediyor. Şirketlerin ihale sürecinde eşit olarak bu sürece dâhil olup olamamasından bahsediyor ve bütün bunların ötesinde bir de toplum yararı vardır arkadaşlar. Bakın, kamu yararıyla toplum yararını da birbirinden ayırt etmek lazım. Kamu yararı bu düzenin temsil ettiği sistemin adıdır. Yani kamu yararı şirketleri koruyan sistemin adıdır, toplum yararını esas almamız gerekiyor çünkü kamu yararıyla toplum yararı çoğu zaman çatışıyor. Yani devletin yararı, toplumun yararı demek anlamına gelmez. Çünkü devlet başka türlü şekillenmiştir; şirketleri esas alan, kapitalizmi esas alan, sermayeyi esas alan bir yerden şekillenmiştir ve bununla ilgili yasaları da kamu yararı olarak değerlendirir. Ama toplum yararı diye bir şey vardır, toplum yararında işte, dağın, ormanın ağacın, suyun, börtü böceğin, hepsinin yararı gözetilir. Çünkü toplum bir bütündür, toplum bunlarla yaşar, köyünde, kentinde, memleketinde yaşarken oradaki suyla yaşar, oradaki taşla yaşar; oradaki taşla duygusal ilişkisi vardır -köyde yaşamayanlar bunu bilmez, benim çocukluğum, hayatım köyde geçti- oradaki bir taşla bile ilişkin vardır senin, beraber duygudaşlığın vardır; ağaçla, ormanla, suyla, hepsiyle. Dolayısıyla, toplum yararı bütün bunların hepsini birden kapsar. Sadece “kamu yararı” deyip bu şirketlerin dün de konuştuğumuzda bize bilgilendirme yaptığında: “Efendim, bakacağız, zeytinlerin üretiminden elde edilen gelirle madenin üretiminden elde edilen gelirden hangisi daha iyi.” Ya, bu gelire dayalı bir şey değil ki. Yani yaşamlar, börtü böcek, hayvanlar, insanlar, coğrafya, su, doğa; köylünün oradaki barınabilmesi, köylünün orada yaşamını sürdürebilmesi… Bütün bunlar elde edeceğin kâr üzerinden değerlendirilebilecek bir şey değil ki, her şey para değil ki. Dolayısıyla, bütün burada her şeye para üzerinden, her şeye kâr üzerinden, her şeye rant üzerinden baktığınız zaman, o zaman bakarsınız işte “Hangisinden daha fazla kâr ediyoruz?” diyerek ve ondan sonra bunu da karşımıza getirirsiniz bu şekilde.

Sayın Başkan, talebimiz şudur: Tabii ki öncelikle bu yasa teklifinin tümden geri çekilmesini talep ediyoruz, tümden ve hepsi ilgili komisyonlarına gider, Anayasa’ya uygunluk incelemesi yapılır. Anayasa’ya uygun olmayan, Anayasa Mahkemesi tarafından da iptal edilmiş yasalar tekrar getirilemez yani. Bu ilkelere uygun davranılması gerekiyor. Eğer Anayasaya uygunluk talebimiz kabul edilmeyecekse ikinci bir seçenek olarak önerimiz: Bir alt komisyon kurulmasıdır. Alt komisyonda işte bu da tam olarak anlattığım orada yaşayan insanlarla, orada yaşayan köylülerle, bu konunun muhataplarıyla, sendikalarla, ilgili yasalardaki bütün iş ve işlerle ilgili muhatapların dinlenmesi sürecini başlatmak gerekiyor. Bu talebimizi de iletiyor, teşekkür ediyorum.

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu