Kooperatiflere yeni düzenlemeler getiren kanun teklifine muhalefet şerhi
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu‘nda 13 Ekim 2021 tarihinde görüşülen ve kabul edilen 2/3863 Esas Sayılı Kooperatifler Kanunu ile Bazı kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi‘ne ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Meclis Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali KENANAOĞLU muhalefet şerhi düştü. Kanun teklifinin kooperatifçilik sektörünün yapısal sorunlarına cevap vermekten uzak olduğunu belirten Kenanoğlu, muhalefet şerhinde sorunların çözülmesinin ve gerçek anlamda kooperatifçiliğin gelişebilmesinin makyaj tedbirlerle değil radikal çözümlerle mümkün olabileceğini ifade ediyor.
Muhalefet şerh metni aşağıda yer almaktadır.
Genel Değerlendirme
Türkiye’de modern anlamda kooperatifçilik, Avrupa’da olanın tersine, toplumun içsel dinamikleriyle şekillenmemiş, ortaya çıkışı askeri bürokratik elitin veya devletin müdahaleleriyle mümkün olmuştur.
Bu noktadan itibaren kooperatiflerin her dönemde az ya da çok devlet vesayeti altında olduğu söylenebilir. Devlet vesayeti, kooperatifleri ekonomik fonksiyonlarına indirgemiş, basit bir ekonomik kalkınma aracı derekesine düşürmüş ve sosyal yönlerini yok etmiştir. Bu, geniş kesimleri, muhalif akımların etkisine karşı devlet kontrolünde tutmanın da bir yolu olarak görülmüştür. Bu kısır döngü, vesayetçiliği güçlendirmiş ve başarılı sayılabilecek tekil örneklere rağmen hiçbir zaman Türkiye’de kendi mecrasında devinen, bağımsız, sosyal, halkçı kooperatifçilik gelişememiştir.
Adı kooperatif olan, özünde ise bürokratik ve vesayetçi kurumlar şekillenmiştir. Özellikle 12 Eylül askeri darbesinin kapısına kilit vurduğu ve ‘komünist icadı’ olarak yaftalamaya çalıştığı kooperatifler yok olurken, toplumdan kooperatif kültürü, yani yardımlaşma ve dayanışma da adım adım tasfiye edilmiştir. Kooperatiflere yönelik ekonomik ve siyasi saldırı dalgası, dayanışmacı toplumsal ilişkileri yok ederek, 24 Ocak kararlarıyla ülkeye giren neoliberalizm için de uygun bir toplumsal vasat oluşturmuştur. Piyasanın rekabetçi koşulları, kooperatifleri bir ticari şirket olarak var olmakla, yok olmak arasında bırakmış ve sonuç ekseriyetle yok olmak olmuştur. Kalanlar ise toplumsal dayanışma ve yardımlaşma hedeflerinden uzaklaşarak, kar amacı güden ticari şirketlere dönüşmüştür. Kuşkusuz kooperatiflerin başına gelmiş olanı, tek boyutta ele almak mümkün olmaz, ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasal örüntüsü, emperyalizmle kurduğu bağımlılık ilişkisi ve daha birçok başka etken geldiğimiz noktayı şekillendirmiştir.
Son zamanlarda kooperatiflere toplumsal ilgi artsa da verili koşullarda kooperatifleri var etmek ve ayakta tutmak mümkün olamamaktadır. Türkiye’de binlerce kooperatif vardır ancak bunların çok büyük bir kesimi kelimenin gerçek anlamında kooperatif olmaktan uzaktır.
Her şeyden evvel kooperatifler son derece bürokratik, dayanışmacı ilişkiler yerine rekabetçilik üzerine kurulu merkeziyetçi, bürokratik, devlet güdümlü, piyasa çalkantılarına terkedilmiş kurumlar hâline gelmiştir. Ucuz hammadde üretmekten ileri gidemeyen, işlem hacmi ve sermayeleri son derece sınırlı kurumlardır. Bu sebeple kooperatiflerin demokratik, halkçı, sosyal, dayanışmacı yanlarını tekrar kazanabilmeleri için yapısal değişikliklere ihtiyacın olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Bu bir yanıyla kooperatiflerin içinde olduğu evrenin demokratikleşmesiyle mümkünken bir diğer yandan da kooperatiflerin iç dinamiklerinin demokratikleşmesini gerektirir.
Kooperatiflerin temeli dayanışma yardımlaşma ve ortaklaşmadır. Devlet vesayeti altında olan, örgütlenme özgürlüğünün önünün bu kadar kapalı olduğu, yurttaşların süreçlere eşit ve demokratik katılımının önünün çeşitli biçimlerde kesildiği, kooperatif kurmanın da kooperatiflere ortak olmanın da bu kadar güç olduğu, dahası bir ticari kurum gibi vergisel yükümlülüklerinin olduğu bir ortamda kooperatifçilik zor bir uğraştır.
Oysa kooperatifler bir ülkenin sosyal siyasal ve ekonomik gidişatı açısından büyük önem taşır. Bu sebeple alternatif, dayanışmacı, sosyal bir kooperatifçilik için ilk etapta mevzuat boyutuyla yapılması gereken, üç ayrı yasa tarafından şekillendirilen kooperatifler mevzuatını tek bir yasaya indirgemek, vesayetten kurtarmak ve demokratikleştirmektir.
Bu Sebeple:
- Üç ayrı kanun hâlinde düzenlenmiş olan mevzuat, içinden çıkılamaz karmaşıklıktadır. İlgili mevzuat, ana kanun olarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, 1581 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri ve Birlikleri Kanunu ve 4572 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri Kanunu’dur. Kurulacak kooperatife göre 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu esas alınmakla birlikte, diğerlerinden birine göre de istikamet belirlenecektir. Bu durumun neden olduğu karmaşıklık sebebiyle mevzuat birleştirilerek teke düşürülmelidir.
- Yine kurulacak kooperatife göre Tarım ve Orman Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı veya Çevre ve Şehircilik Bakanlıklarından birine bağlı olunmaktadır. Vergi mevzuatı da dahil edildiğinde içinden çıkılmaz bir karmaşa söz konusu olmaktadır. Kooperatifler, Tarım, Ticaret ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sorumluluk alanından çıkarılarak yeni kurulacak Kooperatifler Bakanlığının sorumluluk alanında yapılandırılmalı ve üreticinin finansal sorunlarını çözmek için bir Kooperatifler Bankası kurulmalıdır.
- Kooperatiflerin bürokratik ve vesayetçi yapılarını pekiştiren “yönetim kurulu”, “temsile yetkili kişiler” gibi mertebeler kaldırılarak, üreticilerin inisiyatiflerinin önünü açmak için, “genel kurul”, “kooperatifler meclisi” ve “yürütme kurulu” gibi demokratik mekanizmalar oluşturulmalıdır. Geri çağrılma ilkesi bu mekanizmaların tümü için mevzuata eklenmelidir.
- Kooperatiflerin bir araya gelerek üst birlik oluşturmaları teşvik edilmelidir.
- Kooperatiflerin ürettikleri ham maddeyi yarı mamul ya da mamul hâle getirmek için kendi bünyelerinde kurdukları küçük ve orta ölçekli işletmeler “ortaklar arası faaliyet” olarak nitelendirilmelidir.
- Tasarının en sorunlu yönü merkeziyetçiliğin ağır basmakta olmasıdır. Bunun en somut kanıtı, zaten iç denetim, üst denetim, adli denetim söz konusuyken bir de dış denetimin getirilmesidir. Dış denetimin yeni bir rant alanı oluşturma olasılığının oldukça yüksek olduğu görülmektedir.
- Mevzuatta zaten anlamını yitirmiş olan ana sözleşme tasarıyla bir formaliteye dönüştürülmüştür. O sebeple ortaklık payı gibi hükümlerde ana sözleşmeye atıf yapılmalıdır.
- Kooperatiflere ancak “gerçek” kişiler üye olabilmelidir. Bir şirket bir kooperatife ancak kar amacıyla ortak olacağı için bu durum kooperatiflerin kamusal fayda temelli ilkeleriyle tezat teşkil edecektir. Koopertiflerin bağımsızlığı ortadan kalkacak, şirket ve benzeri kuruluşların, üyelerin geneli üzerinde hegemonyası söz konusu olacaktır
- Kooperatif yönetim kurulu, denetçileri ve üyelerinin eğitimleri bir zorunluluktur ve bu hizmet kamu tarafından verilmelidir.
- “Yönetim kurulu” (bizim teklifimizde yürütme kurulu) üyeleri hiçbir zaman birden fazla kooperatifte görev almamalıdır. Bu kişiler, ana sözleşmede aksi bir hüküm yoksa 3 yıllığına bir defaya mahsus olarak seçilmelidir.
- Kooperatiflerin vergi yükü azaltılmalıdır. Yine küçük ölçekli kırsal kalkınma kooperatifleri, tarım satış kooperatifleri ile, kadınlar, 30 yaş altı vatandaşlar ve engelli vatandaşların kurdukları ve bu kesimlere hitap eden kooperatifler vergiden muaf tutularak tarımsal üretim için gerekli girdilerin Kooperatifler Bakanlığınca bedelsiz karşılanması planlanmalıdır.
- Kooperatiflerin bir diğer sorunu üst örgütlenme sorunudur. Kooperatifler bağlı oldukları üst örgütlerin baskısı altında kalmakla, üst örgüte katılmadan kendi başına kalmak arasında seçime zorlanmaktadır. Ancak kooperatif ile üst örgütlenme arasında karşılıklı sorumluluğa dayalı demokratik bir ilişki bir türlü kurulamamaktadır. Bu sorunun çözümü de yine mevzuat değişikliği ve demokratik aklın egemenliğiyle çözülebilir.
- Bunlara ek olarak kooperatifçilik konusunda yetkinleşmiş, nitelikli gençlerin yetiştirilmesi zorunluluktur. İlköğretimde okutulması gereken kooperatif derslerinden başlanarak, yükseköğrenimde Kooperatif Üniversitelerinin açılmasıyla bu hedefe ulaşılmalıdır.
Bu çerçevede komisyona sunulan teklife HDP olarak muhalefet ettiğimizi belirtiyor, teklifin kooperatifçilik sektörünün yapısal sorunlarına cevap vermekten uzak olduğunu bir defa daha vurguluyoruz. Sorunların çözülmesinin ve gerçek anlamda kooperatifçiliğin gelişebilmesinin makyaj tedbirlerle değil radikal çözümlerle mümkün olabileceğini ifade ediyoruz.