ALEVİ KURUMLARI DESTEK AÇIKLAMASI YAPTI AMA YETERLİ DEĞİL
Ali Kenanoğlu-Alevi kurumları süreci destekledi ama öncülük etmedi!
PİRHA – HDK Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu, Alevi kurumlarının Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne yönelik sadece destek açıklaması yapmalarının yeterli olmadığını belirterek, sürecin kurumlar tarafından öncelikli gündem haline getirilmediğini söyledi. Kenanoğlu, “Alevi heyeti, yurdun dört bir tarafında süreçle ilgili kendi tabanına bunları anlattı mı? Hayır. Toplantılara katıldın diye ‘Biz bu sürecin içindeyiz’ olmuyor” eleştirisini yaptı.
Abdullah Öcalan tarafından 27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’na olumlu karşılık veren kesimlerden biri de Alevi toplumu oldu. Süreci destekler yönde açıklamalar yapan Alevi kurumları, belli aralıklarla DEM Partili heyetlerle bir araya gelerek önerilerini paylaştı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Ali Kenanoğlu yürütülen sürecin Alevi toplumu nezdinde nasıl yorumlandığını PİRHA’ya anlattı.
“ALEVİ KURUMLARI DESTEK AÇIKLAMASI YAPTI AMA YETERLİ DEĞİL”
Kenanoğlu sözlerine, Alevilerin halen sürece mesafeli durduklarını belirterek başladı. “Sürecin herhangi bir kazaya uğramadan sonuçlanabilmesinin önemli olduğunu” vurgulayan Kenanoğlu, “Bunun için de toplumsal destek de önemli” dedi.
Kenanoğlu şöyle konuştu:
“Bu defa Aleviler, sürecin karşısında yer almadılar. Toplumunun büyük çoğunluğu, sürecin başarıya ulaşması konusunda bir temenni içerisinde oldu. Alevi kurumlarından bu sürece ilişkin aleyhte bir açıklama gelmedi. Bu olumlu bir taraf. Diğer taraftan da özellikle yaz döneminde, Karadeniz ve Ege Bölgesi’nde çok yoğun Alevi buluşmaları meydana getirdik. Orada da gözlemlediğim şu oldu; halk nezdinde de bu işin sonuçlanmasına yönelik bir istek var. Fakat kaygılar da var…”
Kenanoğlu, bu kaygıların medya manipülasyonlarıyla beslendiğini belirterek, “Bu sürecin bir Türk-Kürt kardeşliği üzerinden bir Alevi katliamına dönüşmesi, tarihsel hafızanın güncellenmesi gibi endişe verici durumlar ortaya atıldı” dedi ve şöyle devam etti.
“Alevi kurumları karşıda bir yere konumlanmadılar. Destek açıklamalarını da yaptılar. Fakat bu yeterli mi? değil. Daha etkin rol alınabilir. Ama çekince gösterdiler. Örneğin 11 Temmuz’da yapılan silah yakma törenine davet edilmelerine rağmen hiçbir Alevi kurum temsilcisi katılmadı. Oysa Alevi inancına uygun bir durumdu bu. Alevi inancı, felsefesi açısından baktığımızda, bırakın sadece örgütlerin ellerindeki silahları, bütün dünyadaki silahların yakılmasından yanayız. Rıza Şehrinin nihai hedefi de budur.”
“RİSK ALMAYACAKSAN O KOLTUKTA OTURMA”
Kenanoğlu, Alevi kurumlarının sürece dair çekinceli tutumunun, “endişe ve korumacı” bir yaklaşımdan kaynaklandığını belirterek şunları söyledi:
“Sonuçta bir koltuğa oturuyor, başkanlık görevi üstleniyorsanız bir takım riskleri göze alarak yapıyorsunuzdur! Nihayetinde toplumun, demokrasinin hayrına atılması gereken adımlar bunlar. Bedelleri de göze alarak adım atmak zorundasınız. Endişe edip görevini yapmaktan imtina edersen bu koltukta oturmayacaksın o zaman. Bu riski alabilecek, bu görevleri layıkıyla yerine getirecek insanlar var.”
Kenanoğlu, cemevlerinde sürecin konuşulması gerektiğini belirtti:
“Ben şunu isterdim; örneğin bütün cemevlerinde bu sürecin ne olup ne olmadığı ile ilgili tartışmalar yapılsın. Dedik ki ‘Gelelim, anlatalım. Siz de sorularınızı sorun, endişelerinizi dile getirin. Televizyonlardan izlediğiniz manipüle edilmiş, ön yargılarla yapılan haberlerle değil, muhataplarından dinleyin. İmralı heyetinden arkadaşlarımızı getirelim anlatsınlar’ istedik. Bunu gerçekleştirdiğimiz yerler oldu fakat bu bizim gayretimizle oldu. Sürece böyle katkılar sunulabilirdi. Hala gecikmiş değil.”
“MADIMAK ROBOSKİ DERSİM İLE YÜZLEŞMEDEN BARIŞ OLMAZ”
Kenanoğlu, Alevi kurumlarının “ürkek” davrandığını belirterek, yöneticilerin konum kaygısıyla hareket ettiklerini söyledi:
“Bir taraftan da hani koltuklarını kaybetme durumu var. Çünkü Alevi kurumları içerisinde Kemalist olanlar da var. Onların eleştirilerine, saldırılarına maruz kalmamak adına da ‘Aman boş ver, yerimde rahat durayım’ da diyebiliyorlar.”
2003, 2013 ve 2015 süreçlerinde de Alevi toplumunun “izleyen” tarafta kaldığını hatırlatan Kenanoğlu şöyle devam etti:
“Hatta 2013-2015’te daha kötü bir durum vardı. O dönemde Cumhuriyet Halk Partisi, sürecin karşısındaydı. Alevi kurumlarından da olumlu söz duymuyorduk neredeyse… Dünyanın hiçbir yerinde barış süreçleri sadece iktidarların, örgütlerin ya da görüşen tarafların inisiyatifiyle yürümemiş. Toplumun talebiyle sonuçlanmış!”
Kenanoğlu, kalıcı barışın sağlanması için geçmişle yüzleşmenin zorunlu olduğunu da belirtti:
“Devletin çıkaracağı yasalarla işin faslının tamamlanması, esasında birbirimize sarılıp kardeş olmak falan anlamına gelmiyor… Bunun adına ‘barış’ değil de başka bir isim verilebilirdi. Şimdi toplumda şöyle bir algı var; ‘Ya biz bunlarla nasıl barışacağız?’ Arkadaş, biz bunlarla oturup sarmaş dolaş olmayacağız… Ama bunun beraberinde dünyanın her tarafında olduğu gibi bu demokratikleşmenin bir ayağı da yüzleşmedir. Madımak, Roboski, Maraş, Çorum gibi katliamlarla yüzleşmeden; hatta bunların sonuçları ortadan kaldırılmadan olmaz. İşte Dersim Katliamı ortada duruyor hala. Sivas Katliamı’nın sonuçları itibariyle hala devam eden durumlar var. Bütün bunlarla yüzleşilmeden Türkiye’de kalıcı barış ve demokratikleşme sağlanamaz.”
“ALEVİ KURUMLARI SÜRECİN ÖZNESİ OLMALI”
Kenanoğlu, sürecin başarıya ulaşması için Alevi kurumlarının daha çok çaba göstermesi gerektiğini vurguladı:
“Cumhuriyetin ilk yüzyılında eşit yurttaş olmak için uğraştık. Bizim dışımızda birileri bu devleti kurmuş, yasalarını oluşturmuştu. Eşit yurttaş olmak için mitingler, eylemler yaptık, talepler oluşturduk. Şimdi Cumhuriyetin 2. yüzyılında şunun yapılması gerekiyor; Alevi toplumunun, örgütlerinin ‘Artık biz eşit yurttaşlık talebinde bulunuyoruz, demokratikleşmeyi destekliyoruz’ değil, ‘Biz bu işin öznesiyiz. Gövdemizle işin içerisinde olacağız ve bu sürecin bir parçasıyız’ denilmesi lazım.”
Kenanoğlu, Alevi kurumlarının sürece “seyirci” kaldığını ifade etti:
“Bugüne kadar Alevi kurumlarının toplantıları neydi? Kusura bakmasınlar. Bu toplantılar sadece DEM heyetini çağırıp bilgi alma toplantılarıydı. O bilgileri alan Alevi heyeti, yurdun dört bir tarafında süreçle ilgili kendi tabanına bunları anlattı mı? Bunu yapmadı. O toplantıya katıldın diye ‘Biz bu sürecin içindeyiz’ olmuyor yani.”
Kenanoğlu, Türkiye’nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
“Evet, Türkiye’de yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Şu anda bir anayasa tartışmıyoruz. Niye tartışmıyoruz? Çünkü şu anda bir anayasa yapacak mevcut koşullar yok. Yani bu anayasayı saymayan bir iktidarla anayasa yapacak koşullar yok. Ama Türkiye’nin demokratik bir anayasaya ihtiyacı var. İşte burada Alevi toplumunun, örgütlerinin burada özne haline dönüştürülmesi gerekiyor. ‘Demokratik anayasa istiyoruz’ üzerinden yürümemiz gerekir. Alevi kurum yönetici arkadaşlarımızın bilgisi, birikimi ve becerisi hayli yüksek. Bunu da yapabilirler. Yeter ki bunda karar versinler. Ya yapılan toplantılara konuşmacı olarak katılırsın ya da o toplantıları sen yaparsın. İkisinin arasında fark var.”
PİRHA – Eren GÜVEN/İSTANBUL






