Röportajlar

Ali Kenanoğlu Alevi örgütlenmesini değerlendirdi

Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor-14/VİDEO

Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor-14/VİDEO

03 Ocak 2018 – 10:00 ;

PİRHA- Aleviler, Alevi örgütlenmesini tartışıyor. Mevcut örgütlenme düzeyinin Alevi toplumunun ihtiyaçlarına cevap verip vermediğini, veremiyorsa çözüm önerilerinin ne olduğunu tartışmaya açtığımız yazı dizisinin 14. bölümünde uzun yıllardır Alevi örgütlenmesinin içinde yer alan Ali Kenanoğlu değerlendiriyor.

Haberin Videosu

Ocaklar ve Dergahlar sistemi üzerinden yüzyıllarca kendi kendisine yeten ve bu anlamda demokratik, çoğulcu karakterini koruyup günümüze kadar getiren Alevi toplumu kent kültürüyle birlikte yeni sorunlar ve bu sorunların doğurduğu ihtiyaçlarla karşı karşıya kaldı.

Buna cevap üretmek için özellikle 1990’lardan itibaren günümüze kadar çok sayıda dernek, vakıf, cemevi, dergah, federasyon kurarak inancıyla birlikte toplumsal varlığını sürdürmeye çalıştı. Ancak artan asimilasyon ve tekçi politikaların yoğunluğu da dikkate alındığında hem Alevi toplumunun ihtiyaçlarına hem de ülkemizin genel sorunlarına cevap olmada yetersiz kaldığı da bir gerçek.

Bu bilgiler ışığında aynayı kendi yüzümüze yani Alevi örgütlenmesine tutarak mikrofonu Alevi pirlerine, kadınlarına, kurum temsilcilerine ve bilinen isimlerine sorduk.

Dizi yazımızın bu bölümünde uzun yıllardır Alevi örgütlenmesi içinde yer alan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Kurucu Başkanı ve HDP 25. Dönem Milletvekili Ali Kenanoğlu’na mikrofon uzattık.

İşte, Kenanoğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar:

Mevcut Alevi örgütlenmesine genel anlamda baktığımızda tabloyu nasıl görüyorsunuz? Sorumuza Kenanoğlu şöyle cevap veriyor.

Alevi örgütlenmesini ele alırken tabi bir süreç içerisinde değerlendirmek gerekiyor. Alevi hareketinin modern örgütlenme dediğimiz dernek, vakıf yapılanması ve Alevi mücadelesini yürüten sivil toplum kuruluşları haline dönüşmesinden bu yana olan süreci ele almak, değerlendirmek gerekiyor. Bu zaman kısa bir zaman. Alevi mücadelesindeki kısa bir zaman dilimi denilebilir yani. Dolayısıyla Alevi kurumları bu anlamda bir başarıdır. Kısa zamanda Alevi toplumunun temsiliyetini üstlenmiş durumda ve Alevi toplumunun bütün ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışacak bir pozisyona ve kurumsallığa ulaşmış durumdalar.

Bu anlamda Alevi hareketinin yani Alevi tarihi içerisindeki bu Alevi örgütlenmesini modern Alevi örgütlenmesi dediğimiz yapıyı ele aldığımız zaman başarılıdır. Çünkü kısa süre içerisinde dernekleşmiş, vakıflaşmış, federasyonlar kurmuş, Türkiye’nin, Avrupa’nın hatta dünyanın birçok bölgesinde yaygınlaşmış ve burada Alevilerin temsilcisi pozisyonuna ulaşmış.

Alevilerin inanç, ibadet sorunlarını çözmeye çalışıyor bir taraftan. Bir taraftan hak arama mücadelelerini yapmaya çalışıyor. Bu anlamıyla tüm dünyada da Alevilerin dertlerine çare olmaya çalışıyor ve bu Alevi tarihinin çok kısa bir dönemi.

En fazla son 30 yıl olarak alabiliriz Alevi kurumlarını. Bu 30 yıl içerisinde geldikleri aşama, geldikleri misyon, altına girdikleri yük çok fazladır ve bu anlamıyla başarılıdır. Bu temsiliyeti gerçekleştirmiştir.

“BEKLENENİ VEREBİLMİŞ DEĞİLİZ”

Peki bu 30 yıl içerisindeki durumları değerlendirelim. Alevi toplumunun kurumlardan beklentilerini ve Alevi kanaat önderlerini, akademisyeni, yazarı, çizeri, söz söyleyen entelektüellerini, Alevi kurumlarından beklentilerini ele aldığımız zaman ya da soyundukları misyonun gereğini yerine getirebiliyorlar mı noktasında ele aldığımız zaman yeterli görmüyoruz o zaman.

Tarihsel süreç içerisinde önemli bir görev üstlendiler ve kısa bir süre içerisinde bu görevi başarıyla üstlendiler. Sorumluluğunu aldılar. Ama Alevi toplumunun sorunlarına cevap verme noktasında o denli başarılı değiller. Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu öncesinde Alevi Bektaşi kuruluşlarından itibaren içinde olan birisiyim. Dolayısıyla kendimi de içine koyarak özeleştiri olarak da söyleyebilirim. Bekleneni verebilmiş değiliz.

“ASİMİLASYONU ENGELLEYEMEDİK”

Buradaki eksiklik nedir? Alevi toplumunun ihtiyaçları, çok farklı ihtiyaçlar söz konusu. İnanç, ibadet ihtiyaçları var. İnancını yerine getirebileceği, rahatlıkla özgürce ifade edebileceği, ibadetini oluşturabileceği ve asimilasyondan arındıracak bir şekilde ibadetini sürdürebileceği bir ihtiyaca sahip yani. Bunu yerine getirmede eksik kalmış durumda. İnancı, ibadeti yerine getiren pirlerin yetiştirilmesi bunlara sahip çıkılması, bunların toplumla bütünleşmesini sağlayabilmesi noktasında kurumsallaşamamıştır. Eksiklik buradadır.

“BİR HUKUK BİRİMİNE ACİL İHTİYAÇ VAR”

Diğer tarafta Alevilerin hukuki sorunları vardır. Bugün Alevi toplumunun, Alevi kurumlarının bir hukuk komisyonu, meclisi, birimi, bürosu yok. Bu önemli bir eksikliktir. Çünkü Alevilerin şu an içinde yaşadığımız günlerde olsun, geçmişte olsun en çok sıkıntı duydukları konu hukuki meselelerdir. İşte cemevleri, din dersleri, işten atılmalar, hakarete uğramalar, okulda yaşadıkları sorunlar bütün bunların hepsinin hukuki bir ayağı vardır. Alevi kurumları bu hukuk ayağını oluşturamamıştır. Alevilerin şu anda bütün hukuk meselelerine bakacak bir hukuk birimi oluşmamıştır. Bu son derece eksikliktir.

“TEMEL TALEPLERDE MÜCADELE BİRLİĞİ YAKALANAMADI”

Diğer taraftan da Alevilerin taleplerinde ortaklaşması, mücadelede ortaklaşması konusunda da eksiklik vardır. Alevi toplumu, Alevi kurumları, Alevi örgütleri yani kendi içerisindeki çelişkiler eyvallah mutlaka olacaktır. Yol bir sürek binbir çerçevesinde farklı örgütlenmeler, farklı isimlerle mücadele olacaktır ama Alevi toplumunun sıkıntıları ve sorunları ortaktır. Hani en azından 10 madde ortak olmasa 5 madde ortaktır. Bu 5 maddenin mücadele birliğini istenilen düzeyde gösterememişlerdir.

“ALEVİLERİN YÜZDE BİRİ BİLE CEMEVLERİNDE ÖRGÜTLÜ DEĞİLDİR”

Bir de tabi örgütlenme sorunu vardır. Bugün Alevi toplumunun Türkiye’de yüzde biri bile cemevlerinde örgütlü değildir. Bu bir gerçektir, bunu bilmemiz gerekiyor. Yani Alevi kurumlarındaki üye sayısı ya da Alevi kurumlarının Alevi örgütleriyle ilişkilerine baktığımız zaman Alevi toplumunun yüzde birine tekabül etmez. Bu da önemli bir sorundur. Alevi yurttaşlar henüz bu örgütlerle bütünleşememişler.

Kendilerini bunların içerisinde ifade edemiyorlar. Kurumlar buna soyunuyor. Yani bu Alevi toplumunun temsilcisi olduğuna soyunuyor ki haklıdır, evet doğrudur, fakat bunu yurttaş nezdinde oluşturamamış yani. Onlar bu hissiyata sahip değiller. Burada bir örgütleme sorunu var.

“TOPLUMUN GÜCÜYLE MUHATTAPLARINIZIN KARŞISINA ÇIKARSINIZ”

Bunun getirdiği sıkıntılar, devletin karşısında muhataplık noktasında sorunlar yaşanıyor. Yani siz Alevi toplumunun gücünü yeteri kadar arkanızda hissedemediğiniz zaman aynı sorunun bilincinde muhataplarınızın karşısına çıkamıyorsunuz.

Yani devletin karşısına çıkarsan eğer, sizin hesap vermek zorunda olduğunuz bir toplumsal yapıyı görmeden bu muhataplığa soyunduğunuz zaman her türlü alavere dalavereye getirilebilirsiniz, gelebilirsiniz, zaaflarınız olabilir. Bu zaaflarınıza yenik düşebilirsiniz. Hepimiz insanız, insanlar birtakım konularda zafiyetler yaşayabilirler. Bu örgütlülük halini oluşturamama ve oluşan örgütlerin de dönüp halka karşı sorumluluklarını yerine getirme ilişkisinin sağlanamaması bu tür sıkıntılara yol açıyor.

“MİSYONA UYGUN KURUMSAL YAPILAŞMA ŞART”

Peki çözüm önerileriniz var mı? Neler önerirsiniz?

Önerilerimiz şu: Tekrar edersem; Alevi kurumları önemli bir misyona soyundular ve kendileri aslında boylarını, ölçülerini aşan bir misyon içerisinde bulunuyorlar, bu misyona uygun kurumsal yapılaşmaya gitmek zorundadırlar. Bunu oluşturmak durumundadırlar.

“BİR YÖNETİMİN HER ŞEYİ BİLMESİ MÜMKÜN DEĞİL”

İşte demin de söylediğim gibi hukuk birimini oluşturacak, eğitim birimini oluşturacak, inanç ve ibadet birimlerini oluşturacak. Bir yönetim var bu yönetim sanki her şeyi biliyor her şeyi yapıyor her şeyi belirliyor gibi. Bu en üst federasyondan tut, en alttaki kurumlarımıza kadar böyle. Yani yönetim içerisinde de zaten birkaç kişi aktiftir. Yani bütün sivil toplum kuruluşlarının biliyoruz sadece Alevi kurumlarının değil yani. Dernekleri, partileri de biliyoruz yani. Her zaman yönetim 10 kişi, 7 kişi diyelim. O 7 kişi de aynı anda hareket etmez. 3 kişidir, 4 kişidir. Böyle düşündüğünüz zaman ortada bir birim de yok. Ama bütün sorumluluğu üstlenen 3-4 kişi var, bunlar sanki her şeyi biliyor pozisyonuna geliyor, bu da yanlış bir şeydir. Dolayısıyla kurumsallaşmak gerekiyor.

“MESELELERE ALEVİLERİN HASSASİYETLERİ ÜZERİNDEN BAKILMIYOR”

Bu birimlerin oluşması gerekiyor. Tabi ki en önemli olan da Alevi toplumunda bir siyasal bilinç oluşturulması gerekir. Yani Aleviler çok siyasal ama Alevilik üzerinden değiller. Meselelere Aleviler üzerinden, Alevilerin hassasiyetleri üzerinden, talepleri, dertleri, sorunları, sıkıntıları üzerinden bakmıyor Alevi bireyleri.

Çoğu yerde Alevi kurum yöneticileri de böyle bakmıyor. Bunun oluşturulması gerekiyor. Bununla birlikte Alevi toplumunun artık kendi kimlikleri üzerinden, inançsal kimlikleri üzerinden yaşadıkları asimilasyonun, mahrumiyetlerin, katliamların karşısında durabilecek bir güç haline dönüşmesi gerekir.

Alevi toplumunun eşit yurttaşlık, inanç, ibadet, eğitim özgürlüğü ve demokratik toplum gibi temel talepleri var ve bu uğurda yıllardır verilen bir mücadele söz konusu. Bu mücadeleyi yeterli görüyor musunuz? Daha güçlü sonuç almak için  neler yapılabilir?

Alevi toplumunun talepleri ve Alevi toplumunun yaşadığı mağduriyetleri içeren bu başlıklar konusunda Alevi kurumları, kuruluşları yeteri kadar ses çıkartıyorlar. Bununla ilgili mitingler yapıldı. Oturma eylemleri yapıldı. Basın açıklamaları yapıldı, davalar açıldı. AİHM’e gidildi. Bütün bunlar aslında bir süreç içerisinde takip edildi ama şöyle bir şey oldu, örgütlü hale getirilemedi.

Yani bir şahıs gidecek, dava açacak. Bu açılan dava üzerinden ancak siz yardımcı olabiliyorsunuz. Dediğim gibi bir hukuk biriminiz yok falan. Mitingler, basın açıklamaları şeklinde görevler yerine getirildi. Bu anlamıyla hiç bir şey yapılmadı demek doğru değil.

“KURUMLARIMIZ ALEVİLERİ TOPLU HAREKETE GEÇİREMİYOR”

Bir sürü şey yapıldı fakat bu yeterli değildi sonuç alınmasında yeterli değildi. Örneğin, Aleviler şunu yapamıyorlar; zorunlu din dersleri konuştuğumuz bir konu. Alevi kurumları, bireyleri örgütleyemiyor. Toplu hareket ettirme söz konusu değil yani. Bırakın boykotu falan, biraz da çocuğun üstüne yük yüklemek gibi geliyor boykot, okula giden çocuğa sorumluluk bilinci değil de onun sırtına bir yük bindirme gibi geliyor ama velilerin toplu halde dilekçe vermesi önemli. Okulların açıldığı gün Türkiye’nin her tarafında Milli Eğitim Müdürlükleri önünde 500’er 1000’er kişilik sıralar oluşturmak lazım, dilekçeler vermek lazım. Bir hafta boyunca süren eylemler oluşturmak lazım. Bunları örgütleyemedi Alevi kurumları.

“SONUÇ ALICI MÜCADELE YÜRÜTÜLEMEDİ”

Deminki anlattığım meseleler, toplumla olan ilişki ağını oluşturamamanın getirdiği sonuçlardır. Burada şu var; Alevi kurumlarının bu konudaki mücadeleleri kurumsal bir ele alış olmadı. Bireysel ele alışlar oldu. Bundan kaynaklı olarak sonuç alınamadı.

Mücadele yürütüldü ama sonuç alma noktasında hiç bir şey yapılamadı. Burada birtakım yaptırımlar oluşabilirdi. Yaşamı durduracak, hayatı kilitleyecek Alevilerin yaşadığı sorunları toplumun diğer kesimlerine işaret edecek birtakım eylem ve etkinlikler dizini yapılabilirdi. Yani bir miting iyidir, güzeldir, hoştur ama diğer gün bir şey olmuyorsa yani herkesin orada türküsünü söyleyip slogan attıktan sonra evine döndüğü bir hale dönüşüyorsa bu ve bir gün sonra hayat olduğu yerden devam ediyorsa bu eylemlerden sonuç çıkartmak mümkün değildir.

“HAYATI DURDURAN EYLEMLER ŞART”

Alevilerin cemevleri ibadethane kabul edilmiyor mu buyurun Taksim Meydanı’nda her Perşembe cem yapalım. Madem bizim ibadethanemizi kabul etmiyorsunuz bizim ibadethanemiz burasıdır, Taksim Meydanı’dır, Galatasaray Meydanı’dır. Her Perşembe akşamı cem yapalım orada. Biraz hayatı durduralım, biraz hayata etki edelim. İnsanlar ne oluyor niye burada cem yapıyorlar diye sorsunlar. Biz de niye orada cem yaptığımızı anlatalım. ‘Sen ibadethanemi ibadethane kabul etmiyorsun, ben de geldim burada yapıyorum.’ Buna benzer birçok yöntem var.

“ETKİLİ EYLEM SÜREKLİLİĞİ OLAN EYLEMDİR”

Bu aklımıza gelen ve zamanında önerdiğimiz şeylerden bir tanesi. Bu anlamıyla bir süreklilik olmadığı için ara ara yapılan eylemlerin bir etkisi ve sonuç alıcı yöntemi olmuyor. O yüzden etkili olan eylem, sürekliliği olan eylem, yaşama dokunan eylem, hayata dokunan eylem, karşıdaki komşunun ‘ya bu nedir ki ne oluyor ki?’ diyebileceği bir eylemdir. Bunu demedikten sonra senin için ayrılan demir çubuklarla çevrilmiş bir alanda türkünü de söyle, sloganını da at, talebini de ilet buradan bir sonuç maalesef çıkmıyor. Biz bu eylemlerin en büyüklerini yaptık zamanında.

“BAŞLARKEN DİĞER TOPLUMSAL MUHALEFET İLE ORTAKLAŞILMADI”

Demokrasi mücadelesi yürüten diğer toplumsal kesimler ile birlikte yürütülen mücadele yeterli mi? Daha güçlü sonuç almak için nasıl hareket edilebilir?

Alevi kurumları oluşturulurken, cemevleri yapılırken şuradan başlandı aslında; diğer toplumsal kesimlerle ortaklaşa bir muhalefet üzerinden yürütülmedi. Cemevleri kurulurken tam tersine şöyle bir şey yapıldı; bunun aktörleri vardı ayrı bir konu ama ‘biz devletimizin yanındayız’, ‘işte biz bölücü değiliz’, ‘terörist değiliz’, ‘biz devletimize, vatanımıza, bayrağımıza, Atatürk’ümüze sahibiz onu seviyoruz, sayıyoruz, hani bize dokunmayın, bizi ellemeyin. Bize bir şey demeyin’ üzerinden bir oluşum meydana getirildi.

Yani bu yaklaşım doğru değildi. O anda devletin sana ihtiyacı vardı. Yeni bir bölünme, yeni bir muhalefet gücü oluşturmak. Devlet senin içine giremediği için senin o haline ‘eyvallah, tamam sen bu koşullar içerisinde varlığını sürdürebilirsin, cemevlerini yapabilirsin’ dedi.

“BİZ BU ÜLKEDE CEMEVLERİ NASIL KURULDU BİLİYORUZ”

Bu cemevleri şöyle bir mücadeleyle başlamış olsa, ‘cemevleri bizim hakkımızdır, biz bu hakkımızı alacağız bunun için de burada şunu yapıyoruz, bunu ediyoruz, buraya kuruyoruz. Bunun üzerine kurulu’ değildi. O sürecin içinde başından beri var olan biriyim. Cemevleri bu ülkede nasıl kuruldu onu biliyoruz.

Büyükşehirlerde bu cemevleri kurulurken nasıl yollar, yöntemler izlenildi, gizli kapaklı ne tür görüşmeler yapıldı. Devlete gidip de devletin çeşitli birimlerine başbakanına, cumhurbaşkanına gidip de ‘ya bizi Kürtlerle aynı kefeye sokmayın, biz devletimize, milletimize sahibiz, biz hepimiz ama işte bizim ibadethanemiz yok, bize dokunmayın biz de burada bunu yapalım. Yoksa sonuç başka yere gidiyor, bizim çocuklar başka yere gidiyor, bunlara sahip çıkmamız gerekir’ üzerinden bir örgütlenme ve onun üzerinden bir Alevi hak mücadelesi yürütmek doğru bir sonuç değildir.

“SONUÇ ALACAĞIM DİYE HER YÖNTEMİ DENEMEK DOĞRU DEĞİL”

Bunun sonucunda da gelinen noktada doğru bir sonuca evirilmedi yani. Şimdi açılan davalarda, kazanılan davalarda, Erenler Cemevi’nin davasının sonucuna bakın. Sonucuna baktığımız zaman bir kazanım mıdır kazanım ama o davanın kararına baktığımız zaman hepsi kayıp. Yani Alevilik o cemevi davasının o elektrik davasının hukuki gerekçesiyle tanınacaksa valla kusura bakmayın ben Aleviliği reddederim yani. Böyle bir Alevilik yok yani. Çünkü o seni asimile ederek aslında Sünniliğin başka bir tarikatı haline dönüştürerek seni kabul ediyor. Bunun üzerinden diyor ki bunlar da burada ibadet ediyor ne yapalım bunlara da bu hakkı verelim. Bu doğru bir şey değil. Sonuç alacağım diye her yöntemi uygulamak, denemek doğru bir şey değildir.

“DEVLETLE KURULAN İLİŞKİ DEMOKRATİK MUHALEFETTEN KOPARDI”

O anlamıyla Türkiye’deki Alevi hareketi diğer muhalif kesimlerle ortaklaşma konusunda sıkıntı yaşamıştır. Bu sıkıntıların hepsinde şöyle bir şey olmuştur. Size mutlaka birileri, “siz öyle ayrı durun bak biz burada size şöyle bir kolaylık yapalım” a getirmiştir.

Böyle başlamıştır devletle olan ilişki. Böyle başlayınca siz diğer muhalif kesimi kenara koymayı kendinize hak görmüşsünüzdür. Bunun üzerine yürüdüğünüz yolda da gelinen nokta asimilasyondur. Sizi asimilasyona götürür. Erenler Cemevi’nin davası da bizi asimilasyona götürür. O sonuç da bizi asimilasyona götürür.

“DAYATILANI KABUL ETMEK ASİMİLASYONU KABUL ETMEKTİR”

Bunlara dikkat etmek lazım. Hani şunu karıştırmayalım; tamam elektrik hakkı kazanıldı mı kazanıldı. Ama nasıl kazandın sen bunu, bu davada ne diyor yani. Sana ne diyor ‘ben cemevlerini ibadethane diye kabul edeceğim’, bir ara bunu tartıştık. Nasıl edecek ama. ‘Sen Müslümansın esas ibadethanen camidir. Ama cemevi senin tarikathanendir, zikirhanendir. Sen camide namazını kıldıktan sonra gidip orada o ibadetini yapabilirsin.’ Bu kapsamda kabul bir asimilasyondur. Bu kabule evet demek de asimilasyona evet demektir. Bu anlamıyla diğer toplumsal muhalif kesimlerle ortaklaşmada sıkıntılar yaşanmıştır ve yaşanıyor.

“MESELE NEFES ALIP ALMAMA MESELESİDİR”

Alevilerin bugün yapması gereken şudur: Artık mesele cemevlerinin ibadethane olup olmama meselesi değildir. Artık mesele zorunlu din derslerinin kalkıp kalkmama meselesi değildir. Artık mesele Alevi toplumunun diğer toplumsal kesimlerle nefes alıp alamama meselesidir. Bugün geldiğimiz nokta burasıdır. Gelin hadi yarın hükümet tuttu dedi ki ‘cemevlerini ibadethane olarak kabul ediyorum’, ne olacak Alevi sorunları bitti mi yani.

“2 KERE 2 İNŞALLAH 4 EDERE GELMİŞİZ”

Şimdi biz bunu hükümetin baktığı noktadan ve gerekçelendirdiği noktadan verdiği sonuç bizim için bir kazanım mı olacak. Bu bir kazanım falan değil. O anlamıyla yapılması gereken şu; demokrasi mücadelesidir. Özgürlükçü, eşitlikçi bir laiklik mücadelesidir. Bunu diğer toplumsal kesimlerle ortaklaştırmadığımız sürece bizim açımızdan cemevleri ibadethane olmuş, din dersleri kalkmış yerine başkası konuyor. Fark etmiyor yani adı değişiyor, başka bir şey getiriyorlar.

Bugün din derslerini zorunlu olmaktan çıkartsalar ne olacak ki, kimya dersi de, biyoloji dersi de, matematik dersi de neredeyse din dersine dönüşmüştür. 2 kere 2 inşallah 4 eder’e gelmişiz yani. Böyle bir hamdolsun ki 4 eder falan. Bu noktada senin din dersini zorunlu olmaktan çıkarsa ne olacak yani. Mücadelenin boyutu değişmiştir. Bunu güncellemek gerekiyor artık. Bu iş artık böyle sadece cemevi mücadelesi sadece zorunlu din dersleri mücadelesi olmaktan çıkmıştır. Gelinen noktada bir yaşamsal mücadele vardır. Bir varoluş yok oluş mücadelesi vardır.

“BİZDEN ÖNCE YAŞAMIŞ İNANÇLARIN VE HALKLARIN AKIBETİNE BAKALIM”

Alevi toplumunun varoluş, yok oluş mücadelesinde tıpkı bu topraklarda kendilerinden önce yaşamış halkların ve inançların akıbetine bakarak karar vermesi gerekir. Belli çerçevelerde iyi Alevi kötü Alevi ayırt ederek bir yerlere geleceksek, bu yarın bizim de ortadan kaldırılmamıza sebebiyet verecektir.

“UNUTMAYALIM Kİ İŞBİRLİKÇİLİK SONUÇ ALANA KADARDIR”

Unutmayalım ki işbirlikçilik sonuç alana kadardır. Senden ne kadar verim alır seninle işi biter sonra seni ortadan kaldırır. Bu böyledir, tarihimizde hep böyle görülmüştür. Dersim’de yaşanan katliama baktığımız zaman işleri bittikten sonra önce o işbirlikçileri ortadan kaldırmışlardır. Ve tarihin diğer dönemlerinin hepsinde bu olmuştur. O zaman topyekün olarak diğer toplumsal kesimlerle, diğer muhalif kesimlerle bu sistemin, bu mevcut yönetim anlayışının, bu çakma laikliğin, bu çakma demokrasinin mağduru olan bütün inançlarla ve bütün toplumsal kesimlerle ortak bir demokrasi mücadelesi, hak, hukuk, adalet, eşitlik, vicdan, özgürlük mücadelesi vermektir.

Turabi KİŞİN/PİRHA

YARIN: DOSYA 15
ABF Genel Başkan Yardımcısı Fazlı Aslan Aleviler, Alevi örgütlenmesini değerlendiriyor. 

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu