Muhalefet Şerhleri

Limanların işletme sürelerinin ihalesiz 49 yıla kadar uzatılmasını içeren kanun teklifine muhalefet şerhi

Türkiye’deki 18 limanın işletme hakkının ihalesiz 49 yıla kadar uzatılmasını içerene 2/4018 esas No’lu Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ne Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) muhalefet şerhi geldi. HDP İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU ve HDP Urfa Milletvekili Ömer ÖCALAN tarafından Meclis’e sunulan muhalefet şerhinde söz konusu kanun teklifinin iktidar tarafından kamuoyuna “stokçulara para cezasını artıran teklif” olarak sunulduğu belirtilirken limanlar başta olmak üzere bazı kamu kurumlarına ait tesislerin özelleştirilmesinin önünün açılmak istendiği ifade edildi. 9 maddelik teklifin torba kanun olarak Meclis’e getirildiğini söyleyen HDP’li vekiller, henüz Meclis’te görüşmeleri tamamlanmayan bir kanun teklifinden çekilen bir maddenin yeni bir kanun teklifi olarak Meclis’e getirilmesini şaşırmadıkları bir skandal olarak değerlendirdiler.

Muhalefet şerh metni aşağıda yer almaktadır.


MUHALEFET ŞERHİ

2/4018 esas Nolu Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ne ilişkin muhalefet şerhimiz aşağıdadır.

 

Usule ilişkin değerlendirme

Bu teklifte, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu, 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Kanunu ve Elektrik Piyasası Kanunu, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda, değişikler yapılması öngörülmektedir.

Kanunların toplumun ilgili kesimlerinin temsilcileri olan odalar, sendikalar, dernekler veya demokratik kitle örgütlerinin görüşleri alınarak yapılması gerekliliğini bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Diğer kanunlarda olduğu gibi bu kanun teklifinin de hazırlanmasında sermaye temsilcileri ile yapıldığı ve onların isteklerine göre düzenlendiği ortaya konmuştur.

Böylesine önemli ve teknik kanunlar hakkında düzenleme yapılırken, hiç olmazsa ilgili uzmanlar tarafından incelemesine zaman tanınması gerekirken, tam aksine alelacele bir gün içerisinde değerlendirilmesi ve görüş bildirmesinin istenmesi, muhalefetin demokratik süreçlere katkı sunmasına dahi tahammül edilememesinin bir başka göstergesidir.

 

Genel değerlendirme

Kamuoyuna ‘stokçulara para cezasını artıran teklif’ şeklinde sunulan bu kanun teklifinin, özelleştirilen limanların ihalesiz olarak sözleşme sürelerinin 49 yıllığına uzatılmasına imkan veren ve TEİAŞ’ın özelleştirilmesinin daha cazip hale getirilmesinin önünü açacak olan ETİBANK, TEK ve TEÜİAŞ adına kayıtlı tesislerin TEİAŞ ve TEDAŞ’a devrinin sağlanması gibi önemli iki maddenin perdelenmesine hizmet edeceği açıktır. AKP’nin bu yöntemi birçok yasa teklifinde ve hatta Anayasa değişikliğinde karşımıza çıkmaktadır. Sözüm ona piyasada fiyat artışlarına sebep olduğu iddia edilen stokçuluğun önlenmesi için Meclisin harekete geçtiği algısı ile yine birçok talan, vurgun ve kayırmanın üstü örtülerek usulsüz ve hukuksuz uygulamalar ile kamuoyu yanıltılmaktadır.

Dolayısıyla, 9 maddeden oluşan ve adı dahi olmayan bu mini torba yasa teklifini bu yönüyle ele almak ve değerlendirmek gerekir. 6 değişik kanunda değişiklik öngören bu teklif, bir AKP klasiği haline gelmiş torba kanun biçiminde komisyona getirilmiştir.

Öncelikle bu teklifin birinci maddesinde yer alan limanların ihalesiz kiraya verilmesi, kira süresinin uzatılması konusu, aslında şu anda Meclis Genel Kurulunda henüz daha görüşmeleri tamamlanmayan, henüz kanunlaşmayan, 287 sıra sayılı kanun teklifindeki aynı maddenin geri çekildikten sonra henüz süreç tamamlanmadan üzerinde teknik değişiklikler yaparak adeta hülle yöntemiyle tekrar bu kanun teklifine eklenmesi başlı başına bir skandaldır.

Henüz yasama yılı tamamlanmadan aynı kanun maddesi teklifinin yeniden komisyona getirilmesinin AKP iktidarına yakışan, bizi şaşırtmayan bir yöntem olduğunu belirtmek gerekiyor.

Bu şekilde kanun yapma tekniğinin demokratik işleyişle ilgisi olmadığını Meclis çatısı altında sürekli ifade etmekteyiz. TBMM İç Tüzüğü, Anayasanın ilgili hükümleri ve kanun yapma tekniğine uygun olmayan bu yaklaşım terk edilmelidir.

Söz konusu birinci maddenin komisyona getirilmesinde acaba AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar veya Birleşik Arap Emirlikleri’yle olan görüşmelerinin etkisinin olup olmadığı kamuoyunda tartışılmaktadır.

Öte yandan çok tartışılan Mersin Limanının, kokain ticaretinin merkezi hâline dönüştürüldüğü yönündeki iddialar, orada yakalanan uyuşturucular başka soru işaretlerine yol açmaktadır. O nedenle limanların kesinlikle kamu eliyle işletilmesi gerektiğini ifade etmek isteriz.

 

Madde değerlendirmeleri

Teklifin 1. Maddesi ile 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkındaki Kanun hükümleri çerçevesinde özelleştirilen Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. ve TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne ait bazı limanların işletme hakkı verilmesi/devri yöntemiyle gerçekleştirilen özelleştirilmesi uygulamaları neticesinde imzalanan 49 yıldan az süreli sözleşme sürelerinin dört ay içinde başvurunun gerçekleştirilmesi ve sözleşmeden kaynaklanan tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesi ile davalardan vazgeçilmesi halinde sözleşmelerinin süresinin 49 yıla kadar uzatılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.

Burada, nihai karar merci olarak Özelleştirme Yüksek Kurulu görevlendirilmektedir.

AKP iktidarı, 18 limanın işletme hakkını devralan ve aralarında Katarlı QTerminals’in de bulunduğu şirketlerin 30, 36 ve 39 yıl olan işletme sürelerini yeni bir ihaleye çıkılmadan ya da pazarlık yapılmadan 49 yıla uzatılmasını istemektedir.

Elektrik faturalarından TRT payının kaldırılmasının parlatması ile kamuoyuna sunulan ve bütçe görüşmelerinden önce genel kurula getirilen ancak tepkiler üzerine geri çekilen bu maddenin tekrar bu torba teklifin 1. Maddesine konularak gündeme getirilmesi, limanların ihalesiz olarak yandaşlara peşkeş çekilmesinde ısrarlı olunduğunu gözler önüne sermektedir.

Bu madde ile Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi’ne ait 13 liman ile TCDD Genel Müdürlüğü’ne ait olan 5 limanın sözleşme süreleri 49 yıla çıkmış olacaktır.

Süre uzatımına karar verilmesi halinde taraflar arasında ek sözleşme düzenlenmesi öngörülerek ve sözleşme bedelinin de Sermaye Piyasası Kanunu’na göre değerleme yapmaya yetkili en az iki kuruluş tarafından belirleneceği söylenmektedir.

Ancak, süre uzatımı sözleşmesi imzalanması için özelleştirme sözleşmesinden kaynaklı olarak Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi ve TCDD Genel Müdürlüğü aleyhine açılmış davalardan kayıtsız ve şartsız feragat edilmesi istenilmektedir.

Bu maddenin geçmesi halinde ise adrese teslim uzatmalar otomatik olarak yürürlüğe girecektir.

Kamu ihalelerinin gözde şirketleri olan LİMAK, AKFEN, CİNER Grubu, Albayrak, Çelebi ve Doğuş Grubu’nun aralarında olduğu şirketler ile Antalya Limanı’nın işletmesini devralan QTerminals isimli şirkete 10, 13 ve 19 yıl olmak üzere yeni işletme süreleri verilecektir.

Bu durumda sözleşmesi 20 yıl olan ve 2028’de sona erecek Katarlı şirketin sözleşme süresi 19 yıl daha uzatılarak Antalya Limanı’nı 2047 yılına kadar işletmesi sağlanacaktır.

Park Denizcilik Ciner, Doğuş Bilgili, Ulusoy, Marmaris Liman İşletmeciliği, Albayrak, Ceyport, Riport, Giresun Port, Siport, Mehmet Güneş İnş. ve Dikili Port’un devraldıkları limanları 13 ile 19 yıl arasında değişen uzatma süreleri ile 49 yıl süreyle işletmesinin önü açılmış olacaktır.

Diğer taraftan, TCDD Genel Müdürlüğünün özelleştirilen 5 limanı, PSA Singapur-Akfen, Limak, Çelebi, Ceynak, Safiport şirketleri de işletmelerindeki limanlar için 10 ile 13 yıl arasında değişen ek süre alacaktır.

Böylelikle Türkiye’nin en stratejik limanları en erken 2046, en geç ise 2067 yılına kadar aralarında yabancıların da olduğu şirketler tarafından işletilecektir.

Liman işletmelerinde sözleşme sürelerinin uzatılmasına gerekçe olarak gösterilen şirketlerin yatırım yapması, işletmelerin devamlılığı veya verimlilik artışı gibi nedenler inandırıcı olmaktan çok uzaktır.

Şirketlerin yatırım yapması için 25 yıl yetersiz midir ki bu sürelerin 49 yıla uzatılması istenilmektedir? Dünyada liman işletmelerinin ortalama yirmi ile yirmi beş yıl arasında en verimli yıllar olduğu söylenmektedir. Bu süreden daha kısa yapılırsa özelleştirilmesi halinde burada yatırım yapılmaz, yirmi beş yılın çok üstünde yapıldığında ise daha çok zaman var denilerek yatırım yapılamamaktadır.

AKP iktidarı, bu madde ile özelleştirilen limanlar için şirketlere yeni haklar tanımaya hazırlanmaktadır. Teklifin yasalaşmasının ardından dört ay içerisinde başvuran şirketlerin işletme hakkını otomatikman 49 yıla kadar uzatacaktır. Tabi bu konuda açılmış dava varsa bu davalardan vazgeçilmesi şartını koyarak yandaş işletmelere yeni kıyakların yolu açılmaktadır. İskenderun, Mersin ve Antalya gibi Türkiye’nin en önemli limanlarının bulunduğu 18 liman işletmesinin 49 yıldan kısa olan işletme sürelerinin ihalesiz uzatılması ‘stokçuları cezalandıracağız’ propagandası adı altında toplumdan gizlenmeye çalışılmaktadır.

Bu maddenin geçmesi halinde Türkiye’nin en stratejik limanları, aralarında yandaş şirketlerin ve yabancıların da olduğu şirketler tarafından en erken 2046, en geç ise 2067 yılına kadar işletebilecektir. Görüldüğü gibi söz konusu maddenin yasalaşmasıyla birlikte AKP, kendisine yakın olan şirketlere limanları ihalesiz bir şekilde peşkeş çekecektir.  Söz konusu dönemde iktidarın büyük olasılıkla seçimle değişeceği ve bu kadar uzun bir süre için AKP iktidarının bu uygulamaya yetkisinin olmadığı açıktır. Sözleşme süresi devam eden yerlerin süre sonuna yakın bir dönemde uzatılmasına o dönemde halkın seçtiği irade tarafından karar verilmelidir. Sözleşmenin bitimine yıllar varken bugünden bu yetkinin AKP iktidarınca belirlenecek bir sözleşme ile bağıtlanması meşru değildir. Geleceğin ipotek altına alınmasıdır. Ayrıca halkın iktidar değişikliği kararı durumunda halkın iradesine saygısızlıktır.

Söz konusu madde ile liman sözleşmelerin ihalesiz uzatılmasının amacı, Türkiye halklarının geleceğini değil yandaşların geleceğini öncelemek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. AKP, bizden sonrası tufan anlayışıyla yangından mal kaçırır gibi kamuya ait bütün kaynakları özelleştirme yoluyla yandaşlarına aktardığı yetmiyormuş gibi ihalelerin sürelerini de yetersiz görüyormuş ki ülkemizin kaynaklarını, çocuklarımızın geleceğini ipotek altına almaktan imtina etmemektedir. Bu maddenin kabul edilmesi mümkün değildir ve kesinlikle teklif metninden çıkarılmalıdır.

Teklifin 6. maddesi ile ETİBANK, TEK, TEÜİAŞ ve Elektrik Dağıtım Şirketleri adına kayıtlı tesislerin; faaliyetlerin niteliğine göre TEİAŞ veya TEDAŞ’a bedelsiz devrinin sağlanması ve işlemlerin harç ve döner sermaye hizmet bedelinden muaf tutulması suretiyle de ek bir yük getirilmemesi ile ortaya çıkan ilave iş ve işlemler için oluşacak iş gücü ve zaman kayıplarının önüne geçilmesinin amaçlandığı söylenmektedir.

Kamu kuruluşlarını bir bir özelleştiren AKP iktidarının, şimdide rotayı TEİAŞ’a çevirdiği anlaşılmaktadır. AKP İktidarının, TEİAŞ’ı özelleştirmeye özendirecek, cazibeli hale getirecek düzenlemeyi gündemine aldığı görülmektedir.

Etibank, TEK, TEÜİAŞ ve özelleştirilen elektrik dağıtım şirketleri adına tapuda tescil edilmiş olan mülkler ve tesisleri, faaliyet alanlarına göre TEİAŞ veya TEDAŞ’a bedelsiz devredilecektir. Bu devir işlemleri harç ve döner sermaye hizmet bedelinden muaf tutulacaktır. Resmî Gazetede 3 Temmuz’da yayımlanan Cumhurbaşkanı kararı ile TEİAŞ, özelleştirme kapsamına alınmıştı. Kararla birlikte halka arza yönelik özelleştirmeye hazırlık işlemlerine bu teklif ile start verilmiş olacaktır. Bu işlemlerin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından yürütülmesi öngörülmektedir. TEİAŞ’ın özelleştirilmesine yönelik hazırlık işlemlerinin 31 Aralık 2022 tarihine kadar tamamlanması amaçlanmaktadır.

TEİAŞ, şimdilik devletin elinde olan çok büyük bir organizasyondur. Avrupa’nın en büyük iletim hattına sahip kar etmeyen bir kuruluştur. TEİAŞ’a ait iletim hatlarının etrafındaki alanlar dünyadaki bazı küçük ülkelerin yüzölçümünden daha büyüktür. Komisyondaki bürokratların ifadelerinden TEİAŞ özelleştirilmeyeceği, halka arz edilebileceği anlamı çıkarılabilir ama bu kez de kar amacı gütmeyen bir kuruluşu halk neden alsın sorusu meşru bir sorudur. Temettü olarak dağıtılsa bile bunun ellerindeki malı satarak gerçekleştirilmesi gerekir. Bu durumda söz konusu mülga kuruluşların arazilerinin TEİAŞ’a devredilmesine dair bu düzenlemenin zamanlaması manidar olduğu gibi bunun altında başka niyetlerin olduğu da sorgulanması gereken bir husustur.

Komisyon görüşmelerinde Etibank, TEK, TEÜİAŞ ve özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerine ait tesislerin TEİAŞ ve TEDAŞ’a devrini ilgili bürokratlar savunurken, bu tesislerin elektrik direklerinin etrafındaki küçük arsalar olduğundan söz ederek önemsiz araziler gibi göstermeye çalışmışlardır. Tıpkı bu kanunu stokçuların cezalandırılması şeklinde sundukları gibi, bu arazi devri meselesini de elektrik direklerinin etrafındaki küçük arsalar diye geçiştirmeye çalışmışlardır. Halbuki, Etibank’ın ve diğer kimi kurumlarının sahil kenarlarında çok değerli arsalarının bulunduğu böylelikle göz ardı edilmekte, adeta elektrik direklerinin etrafındaki küçük parseller söylemi içerisinde gizlenmeye çalışmakta, buda bir AKP’nin alışılagelmiş bir klasiği olup, yine yasanın kendisinde olduğu gibi bu maddede de onu yapmaya çalışmakta oldukları görülmektedir.

Teklif ile özelleştirme öncesinde TEİAŞ’a yeni mülk kazandırılmış olacaktır. Ayrıca Etibank’ın denize sıfır noktalarda bulunan tesislerinin de bu teklif ile ya TEDAŞ’a ya da özelleştirilecek olan TEİAŞ’a devredilmesinin önü açılmış olacaktır.

Teklifin 7. maddesi ile 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda değişikliğe gidilerek üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulması durumunda, öngörülen cezaların ağırlaştırılarak cezanın etkinliğinin ve caydırıcılığının artırılması amaçlanmakta; ayrıca, cezanın alt ve üst sınırları ile bu sınırlar arasındaki fark yeniden belirlenerek daha hakkaniyetli müeyyide uygulanabilmesine imkân sağlanmasının amaçlandığı belirtilmektedir.

Stokçuluğun gündeme gelmesi, AKP iktidarının sürekli iddia ettiği, fiyat artışlarının kendisinden kaynaklanmadığı, iktidarın uygulamalarından kaynaklanmadığı algısının yaratılmasıyla ilgilidir. Siyasi iktidar, fiyat artışlarının stokçular tarafından oluşturulduğunu, dış güçlerin oyunu olduğunu söyleyerek, her zamanki gibi yönetme sorumluluğunu başka kesimlerin üzerine atmakta, kendisini temize çekme gayretindedir.

Bugün Türkiye’de yaşanan bütün bu fiyat artışlarının sebebinin iktidarın yürüttüğü ekonomi politikalarından kaynaklandığı görülmelidir. Türkiye’de üretimin ithal ürünlere bağlı olmasının, dolardaki yükselişin, girdi maliyetlerine yansıması görmezden gelinemez. Bu süreç durdurulmadığı sürece stokçuluk ve benzeri konularda esnafın üzerine suç yükleyerek sonuca varmak mümkün değildir.

Diğer taraftan, stokçuluk tanımı daha çok fahiş fiyat artışlarının yaşandığı dönemlerde kullanıma sokulan bir terimdir. Aslında stokçulara, belli bir malı satmaktan kaçınması halinde hapis cezası verileceğine dair Türk Ceza Kanunu’nda düzenlemeler vardır. Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda da tanım yapılmakta ve stokçular için ceza uygulanacağına yönelik hükümler bulunmaktadır. O yüzden, bu düzenlemenin komisyona ivedilikle gelmesinin temel nedeni, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde “Stokçuluk yapanları en ağır şekilde cezalandıracağız” sözleridir. Bu türden bir yasa yapım tekniğinin oldukça popülist olduğunu da ifade etmemiz gerekir. Dolayısıyla bu teklifle öngörülen bu cezaların artırılması ile fiyat artışlarının müsebbibi olarak gösterilen ve stokçu olduğu iddia edilen kimi üreticiler, sözde “patates soğan teröristleri” gibi günah keçisi ilan edilmeye çalışılmaktadır.

Tabi ki stokçuluk suçtur, gerçek bir denetim ve tespitler sonucunda gerekli cezai yaptırımlar uygulamalıdır. Ancak, stoklama tanımının zaman zaman yanlış yorumlanmasına neden olabilecek muğlaklıklar içermesi nedeniyle dikkat edilmesi gerekmektedir.  Stoklama ile depolamayı net bir şekilde ayırmak gerekmektedir. Aslında serbest piyasa ekonomisinde depolama ekonominin doğru işlemesi için kullanılan yöntemlerden biridir. Kıtlıklar karşısında, ihtiyaçlar nedeniyle tarih boyunca depolama sistemi kullanılagelmiştir. Bu teklifte de yer alan LPG depolama alanları, yine doğalgaz depolanması, su depoları, TMO’nun buğday depoları gibi birçok örnek sıralanabilir. Mevsimsel olarak tarlalardan, bahçelerden toplanan ürünlerin arz talep dengesine göre depolandığı ve piyasaya sürüldüğü herkesçe bilinmektedir.

Dolayısıyla, depolama ile stokçuluk arasında hassas çizginin iyi tahlil edilmesi gerekir. Piyasada serbest rekabeti bozucu faaliyet gösterenler varsa ceza artırmaktansa öncelikle Rekabet Kurumu harekete geçmelidir, tamda bu kurumun konusudur. Piyasada rekabeti bozucu sektörlerin varsa eğer üzerine gitmesi gereken kurum Rekabet kurumudur ve görevini yapmalıdır.

Ayrıca, iş dünyasında sipariş üzerine çalışılan sektörlerde stokçulukla ilgili kullanılan ‘minimum stok, maksimum stok’ gibi başka terimler de vardır. Sipariş üzerine veya seri üretim ile çalışılan sektörler bu stok tercihlerini buna göre belirleyebilirler. Buradaki ayrım tespit edilmelidir ancak ceza uygulamasında yetersizlik gösterilmesinin veya art niyetli yaklaşımların önüne geçilmesinin nasıl sağlanacağı bilinmemektedir.

Piyasadaki fiyat artışlarının başka bir nedeni ise uygulanan yüksek vergi politikalarıdır. Üretimde kullanılan, elektrik, doğalgaz, yakıt gibi ürünlerde dışa bağımlığının getirdiği yüksek enflasyonun nedenini sadece stokçulara yüklemek, hedef şaşırtarak toplumu manipüle etmek, AKP iktidarının alışkanlık haline getirdiği bir yöntem haline gelmiştir.

 

                                                                               Ali KENANOĞLU                               Ömer ÖCALAN

                                                                           İstanbul Milletvekili                          Urfa Milletvekili

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu